#96

15.8K 1.5K 172
                                    

Düze çıkmak kaderimde yokmuş, engebeli yollara devam sjfjlkjflkj

Ben 1 aydır Türkiye'deyim canlar. Babam çok ciddi bir beyin rahatsızlığı atlattı (covid ve önceki aylarda bacağını kırdığından hareketsiz kalmasıyla bağlantılı olabilirmiş), akabinde bir operasyon geçirdi ve hala hastanede fizik tedavisi sürüyor. Biraz uzun bir süreç olacak ama umuyorum ki eski hayatına dönebilecek.

Bu yüzden bölüm de, size vereceğim muştulu haberlerim de birkaç hafta gecikti. Bursa'da hastane-ev arası mekik dokurken, bir düzen tutturup duruma adapte olmak biraz uzun sürdü.

Hayat iki yıldır fırsat vermemek için direniyor ama artık fırsat vermesini beklemeyeceğim.

Uzun zaman sonra ilk canlı yayını bu Cuma (20 Mayıs) Instagram üzerinden (@sezen.aksin) saat 21'de yapacağım. Size Bursa'dan seslenirken öyle çok da dertleşelim istemiyorum açıkçası, hikayelerden konuşalım istiyorum.

Bu hafta süresince aşırı heyecanlı duyurularla karşınızda olacağım, tüm sorularınız yanıt bulacak. Öperim.



O Noel sabahı yüzümde kocaman bir gülümsemeyle uyandım.

Gözlerim aralanır aralanmaz, Jimmy gözleri üzerimde, elleri yastığıyla çenesinin arasında "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye çatlayan sesiyle sordu.

"Daha iyiyim." Uyku mahmuru o endişeli suratı ısırmamak çok zordu. "Sen iyi uyuyabildin mi?"

Küçücük gülümsedi. "Günler sonra ilk kez bir bebek gibi..."

Değişik yönlere bakan, gün ışığında aradaki sarıları parlayan kahverengi saç tutamları, kısık göz kapaklarının ardından yeşil yeşil parlayan gözleri, o küçücük gülümseyen dudağının kenarında birbirine paralel iki çizgi... Hepsi ama hepsi ayrı ayrı içimi sıcacık yapıyordu. Sanki içimde kabaran taze sevgi seli, vücudumu dar bulup kulaklarımdan, burnumdan akacaktı o sabah. "Sana hiç sabahları ayrıca şeker göründüğünü söylemiş miydim?"

"Yeteri kadar değil," dedi biraz utangaç.

Parmak uçlarımla dudaklarının kenarındaki paralel çizgilere uzandım. "Sabahları ayrıca şeker oluyorsun..." diye fısıldadım.

Parmak uçlarımdaki paralel çizgiler kıvrılıp genişledi. "Biliyorum..."

"Ve kendini beğenmiş.*" (*And cocky too.)

"Tabii o da." Kafasını yana çevirip yüzüne uzanmış elimin içine ufak bir öpücük kondurdu. "Sana uyanmayı özlemişim...*" (*That too. I've missed waking up to you...)

Daha çok ben ona uyanmıştım. "Yarım saattir sapık gibi beni izliyordun, değil mi?*" diye sordum gülerek. (*For the last half an hour you've been watching me like the pervert you are?)

"Hüküm giydiğim suçu gerçekten işledim..." diye mırıldandı derinlerinde ısındığını hissettiğim sesiyle. Cümle dudaklarını terk ettiği gibi tek hamlede kendimi dümdüz sırt üstü yatarken, onu da üzerimde buldum. "Bunu her gün yapmak istiyorum." Burnunun ucu boynumda "Mesafe beni öldürüyor...*" diye iç çekti. (*Guilty as charged. Wanna do this every day. The distance is killing me)

Kollarımı boynuna doladım. Kulağına "Bu zamana kadar hayatta kalmayı becerdik,*" diyerek hem kendimi hem de onu teselli edeceğimi umdum. (*We've managed to survive thus far)

"Ben sadece hayatta kalmak istemiyorum.*" Kolları sıkı sıkı belimi kavradı. "Yaşamak istiyorum.**" (*I don't wanna just survive. **I wanna thrive - daha coşkun bir anlamı var, Türkçesi tuhaf olacaktı)

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now