#54

41.8K 3.2K 514
                                    

Fifty Shades of Grey'in soundtrack'ini sömürmeye devam 

Sırf söz verdiğimden geldim!

Biliyorum bazılarınız çok kızıyor bana ama şu an her anlamda bataklığa batmış durumdayım. Birkaç ay daha böyle sürünerek bölüm paylaşacağım. Sonrasında iki haftalık bir düzene geçmeyi planlıyorum. Duyurusunu zamanı geldiğinde yaparım. Hikâyeden soğuduysanız veyahut unuttuysanız, düzenli bölüm gelmeye başladığında baştan alarak geri dönmenizi tavsiye ediyorum ve de kocamaaan öpüyorum 😘

İyi bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle💕


Jimmy K. Simpson'ı hiç acele etmeden yavaş yavaş öpmek, kendini aniden bulutların ötesine uzanan bir dağın zirvesinde bulmak gibiydi. Nefessiz kalıyordu insan. Başı dönüyordu. Yere basmama rağmen atmosferden her an fırlayabilirmiş gibi; bildiğim ve varlığını kabul ettiğim ve bu şartlanmaya göre hayatımı yaşadığım, beni yörüngede tutan tüm çekim kuvvetlerinden sıyrılmak gibi. İnanamıyordum gerçekliğine. Oysaki tişörtünün altındaki pürüzsüz sıcak teni parmaklarımın ucundaydı.

Kafamda çekimser kalan, kuşkular duyan hiçbir sese kulak asmadım. Ne istediğimi biliyordum. Ve hayatımda daha önce başka bir şeyi bu kadar çok istemiş miydim hiç emin değildim artık: Maddi-manevi kaygılar, başarı, kariyer, başka aşklar, başka bedenler... Hepsi o an gözümde değersizdi; bir değeri olmuşsa bile zamanında fazla anlam yüklenmişti en azından.

Vücudu vücuduma yaslanmış, elleri saçlarımın arasında sabırsızca gezinirken sanırım aklımı kaybediyordum; ne hissedersem hissedeyim öncelikle rasyonel bir insan olduğumu, istediğim an içgüdülerimi dizginleyebileceğimi düşünürdüm. Jimmy K. Simpson'ı tanıyana kadar... Anlık bir delilik haliyle kendimi bu ülkede bulmuştum. Şu an içimde kabaran duygular düşüncelerimin önüne geçiyordu. Ve ben buna mani olmak da istemiyordum!

Ben bir anda öpücüğü yarıda kesip geri çekilince, Jimmy bunun bir hata olduğunu ve gitmesi gerektiğini söyleyeceğimi sanmış olacak gözlerinde soru işaretleriyle siper aldı hemen.

Peki ben ne yaptım?

Tişörtünü boşluğundan faydalanarak yukarı çektiğim gibi tek hamlede kafasından çıkarıp yere fırlattım.

Tişörtü çıkarmam için ufak bir tereddüt anından sonra kollarını kaldırmak suretiyle benimle işbirliği yapmıştı ama şimdi karşımda dikilirken, gözlerindeki bakıştan anlıyordum ki kafası da havaya dikilmiş saçları gibi hafif karışıktı. Son birkaç dakika içinde şaşkınlık, şehvet, hayal kırıklığı ve şok arasında gidip geliyordu. "Tam nasıl biri olduğuna karar verecekken çıkıp böyle şeyler yapıyorsun..."

Ben ben değildim ki o noktadan sonra. Yalınayak karşılıklı durduğumuzda gözlerim boyun hizasına denk geliyordu. Bakışlarım ufaktan aşağılara kayarken "Şşş biraz sessiz olur musun?*" dedim. Bir müddet karşımdaki sanat eserini takdirle izlemem gerekiyordu çünkü. (*Shhh quiet please...)

İçime başka biri kaçmıştı sanki. Temkin, tedbir, sağduyu hepsi uçtu gitti. Onun yerine yapmak istediği şeyi yapmaktan çekinmeyen bir kadın çıktı içimden. İki elimi göğsündeki, karnındaki, üzerinde çokça çalışılmış biçimli kıvrımlarda usulca gezdirirken, her bir santimetrekareyi keşfedip beynime kazıyordum yavaş yavaş, acele etmeden. Bu geceden sonrası olmayabilirdi çünkü - en azından on gün sonrasının olmadığından emindim.

Âdem elması bir an inip kalktı. Ellerimin altındaki kaslar gerildi. "Yaptığını yapmaya devam edersen fazla sessiz kalamayacağım...*" (*If you keep on doing that, I won't be quiet for long)

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now