{2}

115 13 13
                                    

G'nin gözünden

Şu hayatta insana en çok koyan şey nedir?

İşinden b*k gibi para almak ?
Hayır

Her gece kendini barda bulmak ?
Hayır

Hasta olduğunda yada sertçe bileğini burktuğunda yanında bir lanet olası insan bulunmaması ?
Hayır hayır hayır .

Şu hayatta insana en çok koyan şey acı dır.
Ama öyle fiziksel bir acı değil.
Bu acı en kötülerinden .
Özlem acısı
Kalp acısı
Umutsuzluk acısı
Aşk acısı . . .

Kemiklerinin kırılmasından daha beter yapıyor insanı .
O acı asla bitmeyen bir acı .

Sokaklarda başı boş dolanıyordum . Önemli bir işimde yoktu zaten .
Bu düşünceler her gün kafamda dolanır dururdu .

Bu günüm aslında benim izin günümdü .
Özel olarak Asgore bana bu gün izin veriyordu .
Bunun için ona minnettarım .

Bu günü özel kılan şey ne peki ?
Benim için özel ve sıkıntılı bir gün .
Bu gün onun ellerimden gittiği gün .
İlk ve tek aşkımın gittiği gün .
Beş senedir onsuz geçen günlerim bana eziyet gibi.

Her gün sadece yüzünü bir kere görebilme pahasınada olsa onu bir yabancı gibi izlerdim .
Bir insan hiç mi değişmez?

"Hey !!!!" Dedi bir ses gülerek.
Birden arkama bakınca onu gördüm.
John.
Sanki hiç bir derdim yokmuş gibi.
Sanki onu benim elimden almamış gibi.
O mutlu yüzünü yok etmek istiyorum .
Gerekirse onu öldürmek istiyorum.

Tamam Sans sakin ol.
Sadece konuşmayı en alt düzeyde tut ve ordan uzaklaş.
John bu sırada yanıma kadar geldi .

Bana o sinsi gülümsemesini attı.
Bende ona sadece gözlerimi devirip baktım.
"Hey John. Noldu ? Başına saksı mı düştü." Dedim yavaşça alaylı sesimle.
Onun yüzündeki gülümseme düşerken ben sırıttım .

Bana bir adım attı.
"Bana bak G . Haddini aşma istersen . Hâlâ iplerin bende olduğunu hatırlatırım" dedi benden uzun gözükmek için çaba sarf ederek.

Ama hala tepeden bakıyorum .
Yinde son söylediğinden dolayı sesimi çıkarmadım.
"Ne istiyorsun o zaman ?" Dedim yavaşça.
O bana bakıp sırıttı.

"İşte bu . İsteyince uslu olunabiliniyormuş " dedi .
Ben yumruklarımı sıktım.
Kapa şu lanet çeneni.
"Ne istiyorsun dedim ." Dedim sinirime hakim olmaya çalışarak .

O ise en sonunda konuşmaya başladı.
"Şimdi biliyorsun ki Friskle benim bu gün nişanlanma yıl dönümümüz  . " dedi sözlerini bastıra bastıra.
Ben başımı evet anlamında salladım.
"Onun için ne yapsam mutlu olur?" Dedi pişkin pişkin.

Ben sinirime hakim olmaya çalıştıkça bu da kaşınıyor ama.
Ben yavaşça nefes verdim.
"Kendi nişanlını bile tanımayacak kadar odunsun. Bu konuda ne yapabilirim ki ?" Dedim yavaşça .

Birden boynumda bir metal hissetim.
John bana bıçak çekmişti.
Ben sadece duygusuzca orda duruyordum.

"Ağzını topla ben toplattırmayayım. " dedi ve bıçağı göğsüme tuttu.
Buna yapıcak bir şeyim yoktu.
Yavaşça nefes verdim ve konuştum.

"Bir bara götür. İstediği bir bara . Biraz dans içki. Sever böyle şeyleri ." Dedim ve bıçağı geri çektiği anda ordan ışınlanarak uzaklaştım.






Grillbynin yerine gittim.
Oraya gelince derin derin nefesler aldım .
Boş barda sadece ateş adam dışında kimse yoktu .

"Sans . İyi misin ?" Dedi Grillby.
Ben başımı salladım.
Derin derin nefesler alıyordum.
Ama birden o nefesler kesik kesik ağlamalara döndü .
Yavaşça bar sandalyelerini çektim ve yere oturup ağlamaya başladım.

Grillby de bardak silmeyi bırakıp yanıma geldi .
Bana sıkı sıkı sarıldı.
"Şşşş tamam geçti geçti." Dedi yavaşça sırtımı sıvazlarken .

Ben tüm isyanım ve sinirimle konuştum.
"Neden ? Alt tarafı birini sevdim . O da elimden gitti . Beş yıl . Lânet olasıca beş yıl . Her gün onu düşündüm durdum . Bana her çarptığı an yüzüme bile bakmadan gitmesi . . . Kalbim acıyor . Ben artık bu acıyı kaldıramıyorum." Dedim ağlayarak ve kalbime vurdum.

Geç artık . Geç . Acıma artık. O seçimini yaptı.
Evlenicek. Artık çok geç .

Grillby ayağa kalkıp bana bir içki verdi.
İçkiyi yavaş yavaş yudumlarken o konuştu.
"Biliyorum. Bazı acılar geçmez. Ama artık bırakmalısın . Yoksa olan sana olacak ." Dedi Grillby ve bana bir kez daha sarıldı.

Onu bırakmak istemiyordum . Ama artık ne yapabilirdim ki ?
Ben yavaşça başımı sallayıp ayağa kalktım.
Bir bar sandalyesi çektim ve Grillbynin karşısına oturdum.

Ben göz yaşlarımı silerken konuştum .
"Bundan kimseye bahsetmesek olur mu ?" Dedim kendimi yavaş yavaş da toparlayarak.
Grillby başını salladı.

"Sorun değil sırrın benimle güvende. G." Dedi yavaşça gülümseyerek .
Bende ona gülümsedim .
Bu sırada telefonum pantolonumun cebinde titremeye başladı.
Ben telefonumu çıkardım ve arayana baktım .

Arayan Charaydı.
Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Alo ?" Dedim yavaşça.
"G. Hemen sana mesaj atacağım siteye bak ." Dedi Chara.

Ben buna anlam veremedim .
"Ne ? Neden ?" Dedim anlamaz sesimle.
Chara derin bir nefes aldı.
"Sadece dediğimi yap. Bu Friskle ilgili. Bence hala bir şansımız olabilir." Dedi Chara hemen .

Benim gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
"Çabuk gönder ." Dedim ve telefonu kapadım.
Bir süre sonra telefonum titredi.
Direk telefonu açıp sitenin linkine bastım.

Linkte bir hesap vardı.
Profil fotoğrafı yoktu sadece bir isim vardı.
Frisk Oblivian

Hesaba bakınca bir yayınlanmış dosya olduğunu gördüm.
Hemen dosyaya tıkladım.
Bu bir günlük yada bir çeşit yazılı vlog tarzı bir şeydi .

Okumaya başladım.

Okudukça yüzümde bir gülümseme oluştu.
Ah Frisk. Kimse sana inanmıyor değil. Sen doğruları öğrenme diye yalan atıyorlar.

Okudukça içimde bir umut doldu . Özellikle plaj anımızdaki bana sarılma kısmını hala hatırlıyor olması kısmı beni havalara uçurdu.

Belki hala bir umut olabilir .
Belki hala bir şans olabilir
Belki . Belki . Belki sadece denemeliyim .

Adım atıp şansımı zorlamalıyımdır .
Belki o zaman olur .

Onu kurtarabilirim. . .
 

Asma Kilidin Anahtarı (Echotale) ||frans||Where stories live. Discover now