{3}

94 10 31
                                    

Friskin gözünden

Bir arabaya bindik ve yavaşça yol almaya başladık.

Yolda sadece nereye gideceğimizi düşünüyordum.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra birden bir el yavaşça elimi tuttu.
"Çok sessizsin. Birşey yok değil mi ?" Dedi John gülümseyerek.

Ben de ona gülümsedim.
"Merak etme. İyim. Sadece biraz yorgunum . " dedim yavaşça.
O sadece başını salladı ve arkasına geri yaslandı .

Bir süre sonra bir restorantın önünde durduk.
Oh. Neden şaşırmadım acaba . Pahalı restoran klişesi . Sıkılmak için mükemmel .

John arabadan indi ve kapıyı açıp elini uzattı. Onun elini tuttum ve arabadan indim .
Beraber restoranta doğru yürümeye başladık.
İçeri girince birden güçlü bir ses duydum .

"Mutlu yıl dönümleri ." Dedi herkez bir ağızdan .
Ben anlık olarak şoka girdim .
Ama kendime gelince gülümsedim .
Bütün arkadaşlarım , ailem ve nişanlımın ailesi burdaydı.  

Onlarla güldüm ve beraber hemen bir pasta kestik .
Herkez pasta yerken ailemle konuşuyordum.

Annem bana baktı.
"Çok güzel olmuşsun çiçeğim." Dedi Annem gülümseyerek.
Bende ona gülümsedim.
"Teşekkür ederim anne . Sende güzel olmuşsun." Dedim yavaşça.

Ailenle bir saygı çerçeven olması çok kötü . Sanki ailem değil gibi.
Birden annem kolumu çekip beni kendisine yaklaştırdı .

"Yeter bu kadar boş konuşma. Söyle ne zaman evlilik işinide halletmeyi düşünüyorsun ? " dedi Annem imalı imalı .
Ben ona baktım direk. İşte bundan korkuyordum .
Yavaşça gözlerim onun kartal gözleriyle buluştu .

"Sadece daha hazır değilim. " dedim yalan söyleyerek .
Annem bir kaşını kaldırdı.
"Zaten sana kalsak işimiz yaş . Sen hiç hazır değilsin zaten . " dedi ve derin bir nefes aldı .
Sonrasında kendi kendine dalgın dalgın konuştu .

"Ah ah. En azından o soytarı iskelet değilde--" dedi ama direk ona bakıp sözünü kestim.
"Ne dedin sen ?" Dedim birden.
Annem bana bakıp panikle gözlerini benden başka her yere çevirdi.
"Şeeeey . Yok birşey ya . Sen yanlış duydun ." Dedi .
Ben ona gözlerimi diktim.
"Anne . Az önce ne dedin ?" Dedim yavaş ve net konuşarak .

Annem iyice paniklemişti . Ama daha ağzını açamadan John yanımıza geldi.
"Demek burdasınız. Annecim . Sizinle konuşabilir miyim ?" Dedi John. Annem direk başını salladı ve ayağa kalkıp uzaklaştılar.

Ben peki böyle duracak mıyım ? Tabiki hayır .
Ayağımdaki topuklu ayakkabılarımı çıkardım ve hemen onları takip ettim .
İkisi bir odaya girerken ben onları dinlemeye başladım.

"Ne yapıyorsun ?" Dedi John birden.
"Ben . . . Bir anda oldu . Ağzımdan kaçtı" dedi Annem panikle.
"Ağzından kaçtı ha ? Ya anlasaydı . Ya o lanet canavarı hatırlasaydı ?  Zaten bir b*ktan püsürden anısı var . Bağlantı kursa biz ne halt yiyeceğiz? " dedi John sinirle.
Ben sesimi dahi çıkarmadım . Sanki konuştukları ben değilde başkasıydı .
"Haklısın. Dikkatli olmalıyız ." Dedi Annem .

İşte o an geri gittim ve boş koridorda bağırdım .
"John ? Anne ?" Dedim merakla .
Birden o kapı açıldı .
İçeriden John ve annem çıktı.

Onlar çıkınca topallamaya başladım.
"Frisk iyi misin? Ne oldu ?" Dedi panikle . Ben acı çeker gibi yaparak konuştum .
"H-hiç . Sadece bileğimi burktum. Buz almaya giderken fısıltılar duydum . " dedim yavaşça.
John beni kucağına aldı .
"Gel bileğine buz koyalım . Sonrada düz bir ayakkabı bulalım ." Dedi ve mutfağa gittik .

Ben bileğime buz koyarken ikimizde sessiz kaldık. Bu sırada iki tane kırmızı spor ayakkabı geldi .
Bileğime buz koymayı bırakıp ayakkabıları giydim ve yürümeye başladım.
"Daha iyi misin?" Dedi o yavaşça.
Ben gülümsedim .

"Evet. İyim merak etme ." Dedim ve bir kere çevremde döndüm.
John bana gülümsedi ve belime uzandı .
"O zaman çıkalım mı? Sana bir süprizim daha var ." Dedi ve beni yine kaldırıp dışarı doğru yürümeye başladık .

   










Arabaya binince birden bana telefonunu uzattı.
"Al bakalım . Seç birini ." Dedi gülümseyerek.
Ben önce ona ardındanda telefona baktım.
Telefonda bir çok bar ismi vardı .

Ben yüzümde bir gülümseme oldu. Bayılırdım barlara . Ama John asla gitmeme izin vermezdi .
Bir süre barları taradıktan sonra bir bar konumuna tıkladım.
"Bu olsun." Dedim mutlulukla.
John telefona baktı .
"Grillbynin yeri . İlginç bir seçim." Dedi merakla.
Ben ona baktım.
"Ne ? Kötü mü ?" Dedim ona yavru köpek bakışları atarak .
John bana gülümsedi.
"Yo . Hayır. Bizi Grillbynin yerine götürün." Dedi ve araba hareket etti .




Bir süre sonra araba bir barın önünde durdu .
Hemen arabadan indim ve Johnla beraber bara girdik.
Bizi sıcak bir hava dalgası karşıladı.
Içerisi karanlıktı . Gündüzleri yiyecekli bir restorant gecede bir hareketli bar havası vardı .

İkimizde bir masaya geçtik. Başım eğik ellerim dizlerimde bir şekilde bekledim .
"Hey. " dedi John elimi tutup. Ben direk ona baktım.
"Merak etme. Doya doya iç. Bu gece serbestsin ." Dedi John .
Ben ona gülümseyip boynuna sarıldım.
O da bana sarıldı.

Sonrasında birden bir müzik bütün barı  kapladı.
Hareketli ve aynı zamanda yavaş bir tınıdaydı.
Ben birden ayağa kalktım.
Nişanlımın da elini tutup onu dans pistine çektim.

Beraber dans etmeye başladık .
Belkide uzun zamandan sonra ilk kez sorunlarımdan uzaktım .
Rahattım. Sanki kanatlarımı tutan zincirler artık yokta o süre boyunca uçuyorum gibiydim.

Bir süre sonra yoruldum ve bir bira almak için barmenin oraya gittim.
Barmenin yanına gelince bir ateş adamla karşılaştım.
"Merhaba . Alkolü en düşük seviyede olan bir bira alabilir miyim ?" Dedim barmene.
Barmen hemen içeri gitti.

Bu sırada hafif bir gülme duymamla başımı oraya çevirdim.
Yüzünü göremiyordum. Ama bir çeşit mont giyordu. Başı çok derinde kalan bir tüylü kapüşonu vardı . Ceketinin kol kısmında garip bir kuru kafa vardı .

Çok tanıdık geliyordu bu kuru kafa.
Boğazımı temizledim ve konuştum.
"Pardon. Bana mı güldünüz ?" Dedim yavaş ve nazik olmaya çalışarak.
O gizemli kişi bana baktı .
Yüzü hala gözükmüyordu. Baya iyi saklıyordu.

"Oh . Hayır hayır. Sadece benimde kız arkadaşım da alkol direnci sıfırdı." Dedi yavaşça.
Ben ona doğru tam dönüp güldüm.
"Oh. Peki o nerde ? Kesin çok şanslıdır ." Dedim gülümsememden ödün vermeyip ona bakarak .

O ise sadece omuz silkti.
"Evet . Çok şanslıydı. Beş yıl önce ölmeseydi tabi." Dedi birden. Ardındanda ekledi.
"Bu gün onu kaybetmemin günü." Dedi hüzünle.
İşte şimdi ona üzüldüm .
Elimi onun sırtına atıp sıvazladım.

"Kaybın için üzgünüm. Yapabileceğim bir şey var mı ?" Dedim merakla.
O kişi yavaşça güldü.
"Heh. Malesef şu durumda yok. . . Ama." Dedi ve diğer elindeki tutuğu gülü bana uzattı.

"Bu gülü kabul edersen beni çok mutlu edersin . " dedi sakin bir sesle.
Ben gülümsedim ve gülün dikenlerine dikkat ederek aldım. Sonrasında dikkatlice saçıma taktım gülü.

O kişiye gülümsedim.
"Nasıl olmuşum ? " dedim neşeyle .
O yavaşça başını bana çevirdi .
"Çok güzel olmuşsun. Bence çok güzel bir görüntü aldı. Yakıştı . Yani elbisene." Dedi .
Ben ona gülümserken birden biram masaya geldi.

Ben biramı elime alırken son kez konuştum .
"Tanıştığıma memnun oldum . Görüşürüz." Dedim ve geri Johnun yanına döndüm. 


Ama cidden












O çok tanıdık .

 

Asma Kilidin Anahtarı (Echotale) ||frans||Where stories live. Discover now