- Bölüm 6-

12.7K 511 29
                                    

İdil Multimedia'da. İyi okumalar !

-Uraz'dan-

Karanlık. Bu zamana kadar hayatımı hep bu şekilde tanımladım. Bu hayatta yaşama nedenim tekti. Hayatım boyunca kendime sebepler bularak yaşadım. En büyük sebebimdi onlar. Onlar babam ve kardeşim.

Bundan dört yıl önce. Benim de normal bir hayatım vardı. Herkes gibi benim de amaçlarım vardı. Ama o gün amaçlar sadece nedene dönüştü.

O gün 23 mart 2010.

Ailemin gözlerimin önünde katledildiği gün. O gün şuanki benin oluştuğu gün. O gün hayatan kopan bir gencin ayağa kalktığı gün. İşte o gün bu hikayenin başladığı gün.

Önümdeki kum torbasına bir kez daha vurdum. Bir, iki,üç...

" Sakin ol dostum" bu ses yabancı bir ses değildi. Oğuz, herşeyimi bilen tek kişi. Kendisi babamın en yakın arkadaşının oğlu. Beraber büyüdük onunla. Kendisi benim psikoloğum gibidir. En azından kendisi öyle zannediyor. Ama bilmiyor ki beni bir tek o şey için yaşıyorum. "İntikam"

Masanın üzendeki havluyu alıp alnımdaki terleri sildim. Her zamanki yerine oturmuş çoğunlukla yaptığı gibi içki içiyordu. Yanına yaklaşıp bardağı elinden aldım.

" Okula gideceğiz Oğuz " Bana her zamanki insancıl bakışını gönderiyordu. Okul benim için önemli değildi. Ve çoğunlukla bu zamanlarda gitmezdim.

" Ne zamandan beri okulu önemsiyorsun? "

Bu çocuk her zaman böyle yerinde olmayan sorular sormak zorunda mı? Evet.
Ona sinirli bir şekilde bakıp üzerimi giyinmeye başladım. Koltuğun üzerindeki deri ceketime yöneldim. Üzerime giydiğimde Oğuz gözlerini masaya dikmiş " bu ne? " bakışları gönderiyordu.

" Siktir! "

O aptal şey ne zamandan beri bendeydi?

" Bu aralar bok gibisin. " Haklıydı. Bu aralar yaptıklarıma ben bile anlam veremiyordum.

"  Şu yeni gelen kız gerçekten sert hatun! İlgi çekici. "

" Ne saçmalıyorsun Oğuz? "Sesim sertti.

Hızla yerinden doğrulup ayağa kalktı.

" Sen ne saçmalıyorsun Uraz? "

Oğuz'la iyiydik. Ama onun beni sevdiği pek söylenemezdi. Haklıydı da belki. Yaptığım kardeşliğe sığmazdı. Oğuz'un yine eskilere döndüğü bir gerçekti. Alnındaki damar belirginleşmişti.

" Oğuz sen beni hiç mi tanımıyorsun? " bu soruyu dişlerimi sıkarak söylemiştim.

" Tanımıyorum lan! Seni o günden beri tanımıyorum. O kızı benden aldığın günden beri seni görmüyorum. "

"  Sarhoştum lan! Anlıyormusun bilmiyordum. O zaman hiç birşey düşünemiyordum."

Yüzüme attığı yumrukla kendine geleceğini biliyordum. Oğuz'u omuzlarından tutup duvara dayadım. Ellerim yakasındaydı. O beni gerçekten tanımıyordu. Hayatında hiç kimseye kendimi ezdirecek kadar yer vermemiştim.

" Aptal bir piçin tekisin. Kadınları tanımıyorsun. Benimle olmasa baş- "

" Ona zorla sahip oldun orospu çocuğu! "

Yine geçirdiği sinir krizlerinden birini geçiriyordu. Ama o çenesini kapatmazsa bende sinir krizi geçirebilirdim. Ve emin olun o zaman ne yapacağımı beni bile bilmiyorum.

Elleriyle yakamı tutup beni itti. Sinirlendiğimi biliyordu. Masanın üzerindeki içki bardağını kafasına dikip mekandan ayrıldı. O kızın Oğuz için önemli olduğunu biliyordum. Elime geçirdiğim eldivenlerle tekrar kum torbasının başına döndüm. Sert yumruklarla vumaya başladım. O gece;

O kızı bir barda görmüştüm. Ailemin vurulduğu gündü. Ölü gibiydim. Yaşayan bir ölü. Sarhoştum, o gece. Ben bile nasıl olduğunu anlamamıştım. Onunla nasıl birlikte olduğumu bile hatırlamıyorum. Oğuz o kıza değer veriyordu. Herşeye rağmen değer veriyordu. Ama değer verdiği kızı yani onu benimle hiç tanıştırmamıştı. Biliyordu benim annemden sonra bütün kızlara sadece acı çektirmek için birlikte olduğumu. Kadınlardan nefret ediyordum. Aşka dair inancımda o gün gitmişti. O yüzden Oğuz'un hissetiği o saçma duyguyu kesinlikle şizofrenlik olarak görüyordum. Babamın en büyük suçuydu belki aşık olmak. Bir kadına fazlasıyla değer vermek.
Evet doğru Oğuz'a bunları yaşatmıştım. Pişman değildim. Hayatım boyunca aldığım kararla arasında pişmanlık yoktu. Sevgi yoktu. Sadakat yoktu. Benim için mutlu sürecek bir hayat yoktu. Ben duygularımı, anılarımı onların kafasından akan o kanla beraber yok ettim.

Kum torbasına daha sert vurmaya başlamıştım. Onları düşününce ister istemez bu hale geliyordum. Kendimi kaybediyordum. En önemlisi sinirlerimi kontrol altına bile alamıyordum. Kum torbasından uzaklaşıp koltuğa oturdum. Fazlasıyla her zaman yaptığım gibi kendimi fazla yormuştum.

Masanın üzerinde duran kolyeyi elime aldım. Siyah bir melek vardı. Ortasında ise bir güneş. Cidden karanlığı küçücük bir güneşin aydınlatabilecegine inanıyor muydu? Karanlığa bürünmüş bir insanı o karanlıkla baş başa bırakmalısın. Zaten o karanlığa onu önce ısıtıp sonrada terk eden güneşler sokmuştur. O yüzden tekrar orası aydınlanamaz. Aptal kız! Bu kolyeyi sana kim verdiyse seni son derece saf yerine koymuş.

Çenem kasılmıştı. Neden sinirlenmiştim? Kolyeyi masanın üzerine fırlatıp banyoya girdim. Sıcak bir duş alıp evden ayrıldım.

Sonra kendimi kimsenin bilmediği evime attım. Siyaha bürünmüş evime girip o odaya girdim. Herşeyi sakladığım o odaya. Oraya her girdiğimde o an aklıma geliyordu. Duygusuzdum. Bu odaya her girdiğimde duygusuzluğuma nefret ekliyordum.

Onların vurulduğu an her saniyesiyle gözlerimin önüne geliyordu. İşte bundan sonrası beni ben yapıyordu.

Aşk-ı İntikam (Tamamlandı)Where stories live. Discover now