- Bölüm 29 -

8.1K 365 4
                                    


"Aşka insan kendini aldatarak başlar ve başkalarını aldatarak bitirir."


# Oscar Wılde #


~


Hep küçük olduğum zamanlarda hemen büyüyüp yapamadıklarımı bir an önce yapmak isterdim. Ailemim babamın ölümünden sonra beni yalnız bırakmamaları gerekirken işe gidip geceleri dönmedikleri zamanı çok iyi hatırlıyorum. İşte daha o yaşta karar vermiştim aslında. Ailemden uzaklaşıp yalnızlığa tapmayı. Ama şuan sorsanız tekrar ne olursa olsun o günlere dönmeyi dilerdim. Ve hiç bir zaman büyümemeyi.  


O zamanın üzerinden yıllar geçti. Ve şuan düşündüğüm o yerden ayrılıyorum. Burada ve geçirmek isteriğim uzun yıllarım vardı. Ama olacak tek şeydi kaybolup gitmem herkes gibi.Ve ben İstanbul'dan gelip geçen milyon insandan biriydim. Buraya tekrar döneceğimi düşünsem de Malatya'ya ayak uydurup dönmemek vardı zihnimde. İstanbul macerası benim için bitmişti. Önceden burada yaşamasak da babamın ik aşkıydı İstanbul.


Belki de İstanbul geçen asırların en büyük tanığıydı.



Eşyalarımı sırasıyla yarısı dolmuş bavula yerleştiriyordum. Ve geriye kalan bir kaç eşya, odada ağlama sesi gelen annem. Burada son günümdü. Yarın akşam gençliğimi çalan yere veda edecektim. Ama ondan önce insanlara. Üzerime giydiğim kot pantolon ve siyah gömleğimle evden ayrılırken pencereden esen serin rüzgar kendini adeta bana göstermek için çırpınıyordu. En son üzerime aldığım kısa ceketimle evden ayrıldım. Okulumda ki son günüm için önüme ik çıkan taksiye bindim. Kafamı taksinin siyah penceresine dayayarak gözlerimi kapattım. Bu yollardan son kez geçiyordum.


Okulun önüne geldiğimde beklemediğim bir manzarayla karşılaşmak beni duygulandırmıştı. Hadi ama gitmekte olan birine bunu yapmamalıydılar.


" Daha yeni gelmişken seni göndermek acı." Bunu diyen Batuhan'a bakarak bana açtığı kollarının arasında kayboldum. Sınıfımla az zaman geçirmeme rağmen onlara son derece alışmıştım. Hemde fazlasıyla. " Seni tanımak fırsat olmadı ama alttan alttan sinir olduğumu da bil yani." Bakışlarım Başak'ı bulduğunda yüzümde samimi bir gülümseme oluştu. Hangi insan böyle bir cümle karşısında gülümseyebilirdi ki. Ama biz Başakla buyduk işte. Tüm sınıf bittiğinde geride kalan tek kişi gözyaşlarına boğulmuş olan Selin'di.


" Hey ama olmaz ki böyle sulugöz." Diyerek Selin'e sımsıkı sarıldım, bıraz fazla sıkı. Seli bu hareketime gülümsese de gözlerinden hala yaşlar dökülüyordu. Birbirimizden ayrıldığımızda tüm sınıf bize bakıyordu. " Biz veda etmiyoruz farkındasın dimi? Sadece yüzümüzü göremeyeceğiz. Onun haricinde ben yine sana olan herşeyi anlatacağım." Diyerek hem Selin'e hem de kendime teselli vermiştim. Ders zili çaldığında nöbetçi öğrencinin sesiyle sınıf bana el sallayarak içeriye girdi. Gözlerimin yanmasına rağmen ağlamamıştım. İstanbul da son gözyaşımı dökmüştüm zaten. 


Bahçede kimse kalmadığında son kez okulu gezmeye başladım. Tıpkı geldiğim ilk gün gibi. Gözlerim kantinin arka tarafında kalan ağaca takıldığında zihnimde o kadar fazla olay canlanmıştı ki. Ağlamamalıydım. Hızla oradan uzaklaşırken bedenime çarpan bedenle gözlerimi yukarıya kaldırdım. Onu karşımda gördüğümde hiç bir şey olmamış gibi ilerlemeye başlaım. Ta ki bileğimden tutulan ele kadar.

Aşk-ı İntikam (Tamamlandı)Where stories live. Discover now