- Bölüm 25 -

9.3K 375 10
                                    

"Susmanın kudretine inanıyorum. Bu mevzu üzerinde saatlerce konuşabilirim..!"

# Dostoyevski #

~

Boş ve sessiz harabeye yavaş adımlarla ilerledim. Her attığım adım o adama ulaşmama yardım ediyordu. İçeriye girdiğim de tozlu olan havayı içime çektim. Gözlerimi kapatarak babamın vurulduğu anı aklımdan bir anlığına da olsa geride bıraktım. Ben bunları düşünürken arkamda hissettiğim ayak sesleriyle, geldiğini anladım.

" Demirkan seni böyle bir yere davet etmek pek üslubumuz değildir ama biliyorsun ki güvenli yerler her zaman bizim için ilk sıradadır."

Duyduğum bu katı ve sert ses babamı anımsattı. Adamlarına emir verirken kullandığı o sert şive. Duygusal olmasının aksine öyle davranması gerekirdi.

" Ortama değil, işe bakarım." Fırtına gülümseyerek başını salladı. Bu gülümseme bu taraflarda kullanılan bir nevi aşağılamaydı. Herkes bunu anlamasa da bu kanun burada geçerliydi. Adımlarını yavaşlatarak yanıma yaklaştı. İki eliyle yakamı tuttu.

" Niye kabul ettiğimi biliyorsun. Babanla bir geçmişimiz var, ve o adamdan almam gereken emanetler var."

" Sahip çıkılmamış emanetler." Dedim gülümseyerek. Fırtına bunu anlamış olacak ki yüz ifadesi bir an da ciddileşti.

" Eğer bir yanlışını duyarsam, bu anlaşma biter." Son hecenin üzerine özellikle vurgu yapmıştı.

" Bende yanlış olmaz, karşılığını beklerim." Bunu dediğim de Fırtına sırıtarak cevabını vermişti.

" Adamlarımı şirketine gönderdim. Ulaşmak zorunda olduğumuz bir takım bilgileri bize aktaracak. Ve sonunda diğer finaslarla yaptığı ilişkileri bozmak için ek bilgiler getiricekler. "

" Ve sonunda sadece bize muhtaç kalıcaklar." Diyerek cümlesini tamamladım. Başını olumlu anlamda sallayıp aynen öyle bakışı attı. Elime uzattığı kağıtla beraber kulağıma eğildi.

" En ufak yanlışın da bitersin." Diyerek adamlarıyla hızla mekandan ayrıldı. Kağıda baktığımda bir takım adresler ve yasal dışı silah adresleri vardı. Kağıdı katlayıp cebime koydum.

Hızlı adımlarla harabeden ayrılıp arabaya bindim. Her şey bir gün son bulucaktı. Ve son bulduğu gün oyunum bitecekti. Arabayı evden saptırıp Oğuz'un evine ilerledim. İçeri girdiğimde Oğuz'un kum torbasıyla yaptığı savaşın seslerini duydum. Nefretini haykırıyordu.

" Şu an sinirli olacak olan ben değil miyim? "

Oğuz torbaya vurmayı bırakıp bana döndü. Alnında oluşan ter damlacıkları nefretini hala atamadığının belirtisiydi.

" Fırtına ne dedi? "

Gülümseyerek koltuğa oturdum. Şuan Oğuz'u öldüresiye dövmek gelsede içimden, uzun zamandır beklediğim en iyi haberi almam sebebiyle bunu ertelemiştim.

" Az kaldı Oğuz fazlasıyla az." Oğuz alnında ki terleri silip karşıma oturdu.

" Yani? "

" Şirket zaten kötü bir durumda, bizim yapacağımız darbelerle daha da yıkılacak. Daha sonra onların önümde diz çöküşünü izleyeceğim." Oğuz boş gözlerle bana bakıyordu.

" Sonra Uraz? " Oğuz'a kahkaha atarak baktım. Belki de uzun zamandır beni böyle gülerken görmüyordu." Sonra onları öldüreceğim Oğuz. Anladın mı? Onlar önümde benim gibi can çekene kadar eziyetedececeğim"

Aşk-ı İntikam (Tamamlandı)Where stories live. Discover now