-Bölüm 7 -

11.8K 487 11
                                    

Bir insanı uyandıran güneş ışıklarıysa eğer o insan ister istemez huzurlu olur. İlk gözlerini açtığında onları hissediyorsan bedeninde güzel bir manzarayla karşılaşacağını bilirsin. Daima onlarla uyanmak istiyorum. Çünkü onlar yakıcı ve yalnız.

" Merhaba yeni gün! "

Yataktan doğrulup lavaboya girdim. Sıcak bir duş aldıktan sonra saçlarımı düzleştirdim. Siyah rimelimi gözlerime sürdükten sonra hafif parlatıcımı sürdüm. Zaten fazla makkaj yapmayı sevmezdim. Aylarca sürmediğim bile olurdu. Formamı giydip aşağıya indim. Bu sabah erken kalkmıştım galiba. Annem ve baba hala burda olduğuna göre.

Kahvaltı masasına ilerleyip çok nadir yaptığım o kahvaltıyı yaptım. Evden hiç bir şey söylemeden çıkıp okula ilerledim. Erken çıktığımı biliyordum ama o evde ailemin iğneleyici bakışları altında kalmaktansa bu daha iyi olmuştu.

Okula vardığımda her zamanki o gürültü ve uğultu yoktu. Cidden baya erken gelmişim.
Kantinden çıkıp yalnızlığım diye adlandırdığım ağaca yaklaşıp banka oturdum. Ve yine yalnızım.

Yalnız olduğumda genellikle müzik dinlerdim. Ama bugün hava müzik için fazla güzel. Beğendiğim şiirleri topladığım defterimi açtım. En sevdiğim şiirlerden birini okumaya başladım. Sessiz okuduğum sandığım sözcüklerin sesli bir şekilde dile geldiğini bilmeden.

Gözlerine bakarken
Güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
Bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde
Kayboluyorum...

Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
Durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:

Sırrını her gün bir parça veren
Fakat hiç bir zaman
Büsbütün teslim olmayacak olan...

Şiiriye bitirdiğimde o tanıdık bir o kadarda yabancı olan o sesi duydum.

" Nazım Hikmet"

Başımı ona çevirdiğimde bana bakmadan her zaman yaptığı gibi ağaca yaslandı. Bir dizini kırıp diğer bacağını öne uzattı. Tıpkı serseriler diye adlandırdığım o garip insanlar gibi. Üzerinde siyah dar kesim pantalonu ve vücudunu çepe çevre saran tişörtü vardı. Yine siyahtı. Tıpkı Benim her zaman hissettiğim karmaşık duygu gibi. Gözlerimin ondan çekip önümdeki defterime döndüm. Sormak istediğim soru istemsiz olarak dudaklarımdan dökülmüştü.

" Şiir sever misin? " bu saçma bir soruydu belki de. Bitirir bitirmez yazarı söyleyen oydu. Cevap vermedi. Her zaman ki gibi sözcükler kendini yalnızlığa bıraktı.

" Şiirler duyguların şekil almış biçimidir."

Uraz'ın o cümleleri. Aslında tek kelimeyle açıklamıştı şiiri. Bir an duraksadıktan sonra dudaklarını hareket ettirdi.

" O yüzden şiirleri anlamıyorum."

Bu sözleriyle benim onu ifade ettiğim gibi duygusuzluğunu vurguluyordu. Duygusuz değildi belki sadece duygusuzluğa alışmıştı. Onun gözlerine baktığımda yine her zaman takındığı o boş ifade vardı. Onu duygusuz yapan o ifade.

Bu sefer kulaklıklarını kulağına takmamıştı. Etrafın sessizliğini dinliyordu adeta.

- Yine konuşmuyorsun! 

Cevap vermemişti. Sessizliği yine ben bozdum.

- Uraz hayattan bu kadar umudunu kesmemelisin.

- Edebiyat yapma kes sesini!

Bunu sert bir şekilde söylemişti. Cebinden çıkardığı sigarasını içmeye başladı. Sigara kokusunu sevmiyordum. Boş insanların yaptığı boş bir eylem. Karşıya baktığımda motosikletle gelen filmlerdeki çeteleri andıran bir grup belirmişti. Hepsi siyah giyinmişti. Vücutlarında bir çok dövme vardı. Farkettiğim hepsinin bileğindeki o aynı dövmeydi. Gerçekten hem korkutucu hem de havalıydılar.
Bize doğru yaklaşıyorlardı.Bahçedeki ve okuldaki herkesin bakışları onlara yönelmişti.Uraza'a döndüğümde onlara bakıyordu.  Uraz'ın bileğine baktığımda onda da  aynı dövme vardı.

Çocuklar yanımıza yaklaşmışlardı. Hepsi bana garip bir şekilde bakmaya başladılar. Ardından Uraz' a bakarak " Gidelim" işareti yaptılar. Bunların hayatlarında konuşma diye bir şey yokmuydu merak konusu.

Uraz olduğu yerden kalkıp bana bakmadan gittu. Diğer çocuklarda onun peşinden gittiler. Ben gibi okulda onlara gözünü kırpmadan bakıyordu.

Uraz arka taraftaki motosikletine binip hızla uzaklaştılar. Bunun arabası yok muydu? Ne ara motosiklet almıştı?

Onlar kimdi?  Neden hepsinin bileğinde aynı dövme vardı?

Yerimden doğrulup sınıfa gittim. Herkes Uraz ve o çocuklar hakkında konuşuyordu. Onları aldırmayıp sınıfa girdim. Çünkü bir kaçı da orda olmam nedeniyle bana bakıyordu. Kitaplarımı açıp hocanın gelmesini beklemeye başladım. Ama bir türlü aklımı toparlayamıyordum. Uraz seni tanımaya çalıştıkça batıyorum. Kimsin Sen Uraz?  Nasıl bir insansın böyle.

Ve sonunda şu lanet okul bitmişti. Okuldan çıkıp yürümeye başladım. Eve gitmek istemiyordum. Onlarla konuşmadığım için canım sıkılıyordu.

O yüzden geç gitmek en iyisi.

Yürümeye devam ettim. Düz giderek bir sokağa girdim. Okulda gördüğüm motosikletli çocuklar bir mekanın önünde motosikleteriyle uğraşıyorlardı. Adımlarımı hızlandırarak olara bakmadan yolumda devam ettim.

" O burada kimler varmış "

Duyduklarımla adımlarımı daha fazla hızlandırdım. Biri önüme geçtiğinde durmak zorunda kaldım. Çocuk karşıma geçmiş pişkin pişkin gülüyordu. Arkama geçen bir çocukta diğerinin sözünü devam ettirdi.

"Beklemediğimiz bir misafir! ."

Ah İdil! Onlar okuldan ayrılalı ne kadar okuldu ki. Tesadüfün bu kadarı! Korkmaya başlamıştım. Çünkü bakışları pek de tekin değildi.

" Çekilin önümden" dedim sesim titreyerek.

Bu sefer sırıtışları daha çok yüzlerine yayıldı.

Yönümü değiştirerek hızla koşmaya başladım. Yolu kestikleri için ordaki mekana koşmuştum. Arkama bakarak hızla koşuyordum. Nefesim tıkanmıştı. Kalbim olduğundan çok daha hızlı atıyordu.

Arkamdan koştuklarını biliyordum. Çaptığım sert bedenle olduğum yerde kaldım. Bakıp bakmamakla tereddütlüydüm. Ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum.

Aşk-ı İntikam (Tamamlandı)Where stories live. Discover now