- Final -

11.3K 461 165
                                    





¥ 2 YIL SONRA ¥

Hayatınıza yön vermek belki de başarılarımızın en büyüğüydü. Onu istediğimiz gibi düzenlemek ve yönetmek hem zeka hem de olgunluk istiyordu. Ve olgunluk acı çektikçe gelişiyordu. Kendimi olgunluğun hat safhasında görmem acizlik miydi? Yoksa gerçekler miydi? Orası meçhul.

" Uraz, buraya gelir misin?" Onun ayak seslerini duyduğumda koşarak sarıldım. " Bir daha benden uzaklaşma, yanımda dur." Bunu onayladığında yanımıza gelen ayak sesleriyle ikimizin bakışları da merdivenleri buldu. " Benim torunum nerdeymiş bakalım." Annem içeriye girerek sımsıkı Uraz'a sarıldı. Bu manzara karşısında bakışlarım Uraz'a kaymıştı. Tıpkı babası gibi kumral saçları ve bakılmaya doyulamayacak bir yüz hattı vardı. Ona baktıkça o gün aklıma gelmesinin yanı sıra adeta o günlere dönüyordum.



Önümde duran televizyona pür dikkat bakıyordum. Onun bugün cenazesi verilmiş ve ben bedenimi toprağa vermiştim. " Kızım lütfen bir tepki ver." Yanı başımda annemin hıçkırıklarını duyuyordum. Anneme Uraz o gün haber vermiş ve beni almalarını söylemiş. Ben onun için ölümü göze alnışken o annemlere haber vermişti. Umrumda mıydı? Hayır. 

Onu özlemiştim.

Gideli bir gün olmasına rağmen deli gibi özlemiştim. Saatler bile gün sayıyorken, yıllar nasıl geçecekti? İleri geri sallanırken onun gözlerini gördüm. Bana gülümsüyordu, yine o tapılacak gülüşünü bana sunuyordu. " Uraz." Dedim mırıldanarak, bir gün boyunca ağzımdan Çıkan tek kelimeydi ismi. Herkesin bana baktığını hissedebiliyordum. Ayağa doğrularak ona yaklaştım, Uraz gülümsemeye devam ederek benden uzaklaşmaya başladı. " Dur, gitme." Uraz benden uzaklaşmaya devam ederken ben hala onun peşinden gidiyordum. " Sana ihtiyacım var, gitme." Sokağa çıplak ayaklarla çıktığımdan, ayağıma batan taşlar canımı yakıyordu. Uraz bana gülümseyerek gitmeye devam ediyordu. " Ölmediğini biliyordum." Dedim gülümseyerek. Ormanlık bir alana geldiğimizde Uraz kaybolmaya başladı. " Gitme." Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken o gözden kaybolmuştu.

Yere yığılarak toprağı sıkmaya başladım." Gitme, kahrolası bırakma beni." Ellerim sertçe yere vururken, ayağıma batan taşlarda ayaklarımın altını kanatmıştı." Bırakma beni, yalvarırım." Nefesim daralıyor, bedenim yanıyordu. Ayağa zorla kalkarak düz bir şekilde yürümeye başladım. Biliyordum, o beni bekliyordu.

" Sana geleceğim Uraz, ben sensiz yaşayamam. " Önüme çıkan uçurumla gözlerim pür dikkat oraya odaklanırken çıplak ayaklarımla yürümeye başladım. Ona kavuşmama az kalmıştı. Uçurumun kenarına geldiğimde elimi isbaşımda olarak boynumdaki kolyeye getirdim.

Bir siyah melek ve onu içine çeken kuyu.

Evet, senin kuyuna gelmeme az kaldı siyah meleğim. Kolyenin anlamını o zaman anlamasam da şimdi anlıyordum. Elimle kolyeyi okşarken elim bir çıkıntıya denk gelmişti. Kolyenin arkasını çevirdiğimde kücük bir yazı vardı. Kolyeyi çıkarmadan okumak için kendimi zorladım, o kolyeyi bana o takmıştı ve ben onu sonsuza kadar çıkarmayacaktım. 

" Pes etme, seni bekleyeceğim."

Gözyaşlarım hızlanırken yere çömeldim. Bana bunu yapmaya hakkı yoktu, beni bırakıp gitmeye hakkı yoktu. Avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım." Senden nefret ediyorum Demirkan, beni bırakıp gittiğin için senden nefret ediyorum." 

Yere yığılırken kolyeyi öptüm ve mırıldanmaya başladım." Seni çok seviyorum Uraz." Dedim tekrar kolyeyi öperek. Yanı başımd bir ses duyduğumda annemlerin beni bulduğunu anladım. " Kızım kendine yaptığına bak, İdil o senin yüzünden ölmedi. Sen de beni bırakıp gidemezsin. " Anneme sımsıkı sarılırken hıçkırmaya başladım." O gitti anne. Beni bırakıp gitii." Annem ağlayarak sırtımı okşuyordu. "Söylesene sen herşeyi bilirsin, ben onsuz nasıl yaşayacağım? "Annemin ağlayışı hızlanırken kendimi onun kollarına bırakmıştım. Kolyeyi sımsıkı tutarak, gözlerimi kapattım. Karşılaştığım koyu karanlık beni içine hapsederken adeta elimin altındaki metal bana umut veriyordu. Belirsiz bir umut.

Aşk-ı İntikam (Tamamlandı)Where stories live. Discover now