- Bölüm 33 -

9K 360 49
                                    

"Hayat fırtınada sığınak bulmak değildir, yağmurda dans etmeyi öğrenmektir."


# Sherrilyn Kenyon #


~

 ¥ 1 AY SONRA ¥


Yağmur, belki de bazı insanlar için huzurdur, mutluluktur. Bazıları içinde ölümü simgeler, yağan her yağmur damlası gibi kaybederiz insanları birer birer. En önemlisi de aslında beyazlığın habercisi, yağacak kar tanelerinin müjdecisidir. 


Daha dün akşam yağan kar bugün kendini hem huzur veren hem de insanları ürperten soğuğa, kar tanelerine bırakmıştı. Hava düne kadar sıcakken kış bir an da tüm havaya hakim olmuş ve insanları usandıracak olan soğuğu dile getirmişti. Ve ben şuan yatağımın kenarında duran pencereden sıcak ile soğuğun savaşını seyretmiştim. Seçtiğim tarafsa şuan belki de bana tek yardımcı olacak olan soğuktu kısa bir süre sonra pencereden ayrılarak Uraz'ın yattığı yatağa ilerledim.


Yüzündeki kumral rengi atmış inanılmaz bir renk değişikliğine imza atmıştı. Günden güne muhteşem dediğim vücudu çökmüş ve iyice zayıflamıştı. Buraya geldiğim günden beri belki de onunla yapmadığım en ufak şey dahi kalmamıştı. Bu bir ay benim için hayatımın en güzel günleri diyebileceğim kadar güzel, en berbat günlerim diyebileceğim kadar kötüydü.  Gündüzleri hiç durmadan aklımıza eseni yaparken gece Uraz'ı öldüren o kahrolası hastalığın belirtilerini yaşıyorduk. Uraz bana ailemin yanına gitmem için baskı yaptıkça ben onun yanında daha fazla kalmak istiyordum. Geceleri meydana gelen baş dönmeleri, halsizlik, mide bulantıları ve daha fazlası...


Aslında bunları gündüz de yaşadığı gözümden kaçmıyordu lakin o kendini her zaman dik tutmaya çalışıyordu. O ölüme koştukça ben de onunla beraber koşuyordum. Bu fazlasıyla boktan bir duyguydu.


" Sen ne zamandan beri buradasın?" Uraz'ın sesini duymamla zoraki bir şekilde gülümsemem eş zamanlıydı. Artık eski ses tonu bile kendini hastalığa kaptırmış ve pürüzlü çıkmaya başlamıştı.

" Fazla olmadı, yeni uyandım." Doğrulurken bir yandan da bana bakıyordu. "Gitmeni istiyorum, Türkiye'ye dön. " 

" Bunu yapamam." Sesim hem soğuk hem de umursamaz çıkıyordu. Bu bir ayda o kadar fazla değişmiştim ki eski İdil'den eser kalmamıştı. Bir ay boyunca telefonu kapatmış ve kimseyle iletişim kurmamıştım. Belki de sadece günlerce tek Uraz'ın yüzünü gördüğüm bile oluyordu. " Benimle beraber kendinin de çöktüğünün farkında mısın?" 


Yorulmuştum, yorulmuştuk.


Hayatın bize verdiği bu kısa sürede, hayatımızın hepsini sığdırarak hem bedenimizi hem de ruhlarımızı fazlasıyla yormuştuk. Yaşadığımız her güzel şeyde bizleri ölümün gölgesi esir aldıkça daha fazla yıpranmıştık. Yıprandıkça o ölüme alıştı, bense ona.


" Mutluyum, inan bana." Uraz zar zor bir şekilde gülümseyerek elini yanağıma koydu. Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırırken asla bu dudakları tadamayacağımı bir kez daha anladım. Alt dudağımı dudaklarının arasına alırken bende ellerimle yüzünü hapsetmiştim. Ve ona bir daha dokunamayacak olmak bunu anlatamıyorum bile.


" Bugün doktora gidelim, ilk ve son kez. Bu senden son isteğim." Uraz ilk cümleyle sözümü kesecekken son cümlemle duraksadı. Biraz düşündükten sonra olur anlamında gülümsedi. Her ne kadar cevabı bilsem de gitmek istiyordum. Arabaya binerken Uraz'ın bu son hallerine bakıyordum. Geceleri ağladıkça gözümde en ufak bir gözyaşı kalmamıştı, ağlayacak gücüm bile kalmamıştı.Geldiğimiz hastaneye bakarken kalbimin yine ve yine acıdığını hissettim. Doktorun odasına girerken Uraz'da ben de gülümsüyorduk. Acı gülümsemelerimizle.

Aşk-ı İntikam (Tamamlandı)Where stories live. Discover now