19- Rüya

997 124 154
                                    


İyi okumalar| bu bölümü yorumsuz bırakmayın olur mu?

---

Jungkook, Jimin'in geri verdiği eşyalara bakınırken düşünüyordu. 'nerede hata yaptım?' 'neden geri verdi?' 'belki de gerçekten benden hoşlanmıyor?'

Lalenin birkaç yaprağı solmuştu. Küçük kapsamlı bir araştırma yaptı. Yalnız olduğu zaman ömrü kısa olurdu lakin yanına bir eş getirdiğinde onunla birlikte ömrünü uzatabilirdi.

Biri sarı diğeri mor lalenin yapraklarını zarar vermeyecek şekilde okşadı. "Güzelce yaşayın ve birbirinize güç verin."

Geçen gittiği çiçekçide lalelerin renklerine göre farklı anlamlar taşıdığını öğrenmişti. Sarı lalenin anlamı umutsuz ve karşılıksız aşk iken Mor lalenin sevgi ve tutkuydu.

Jimin pek hoşgörülü biri değildi fakat içindeki önyargı böyle olmasını engelliyordu. Jungkook ona tutkuyla sevgisini verecek kişiydi. Böylelikle Jimin'e olan aşkına karşılık kazanabilirdi.

"Sizce Jimin'in inadına kırabilecek miyim?" Lalelere karşı konuşurken ince dudağı iki yana kıvrıldı. "Jin hyung beni bu halde görse kafayı tırlattı der ama çiçeklerle konuşmak iyiymiş. Öyle duydum hem yabancı değilsiniz siz, Jimin ve beni birleştireceksiniz."

Laleler hiçbir tepki vermezken Jungkook onlar için neresi daha uygun diye düşünmeye başlamıştı. Etrafa bakınıp göz önünde olacak bir yer buldu.

Sıra Jimin için yaptığı şişeyi ne yapacağındaydı. Şişeye bakınca kırgınlık baş gösterdi. Bir yudum bile içmemişti. Kapağını açıp tazeliğini kontrol etti. Tadı normal gelince buzdolabına koydu.

Biraz sonra kapı zili çaldığında hızlı adımlarla kapıya ulaştı. Belki bir ihtimal Jimin geri gelmiş olabilirdi. Bir heves kapıyı açtığında bütün beklentisi puf olup uçmuştu.

Jin elinde tuttuğu poşeti sallayarak ağzı kulaklarında söyledi."Bugün yemekler benden."

"İçecekler de benden." Yoongi elindeki poşeti göstererek boşta kalan eliyle küçüğünün saçlarını dağıttı.

Jungkook kaşlarını kaldırmış vaziyette ikisini süzdü. Bir gariplik gözükmüyordu ama eminde olamıyordu. "Siz benim hyunglarım mısınız?"

"Başka hyungların mı vardı Jeon Jungkook?"

Jin az önceki gülüşünü rafa kaldırıp ciddi ve ürkütücü bir şekilde sorarken Jungkook başını olumsuz anlamda salladı. "O anlamda söylememiştim, her zaman yemekleri alan taraf benim şimdi sizin almanız tuhafıma kaçtı."

Yoongi sabırsız bir edayla,"Bizi ne zaman içeri alacaksın peki? Onu söyle bari çünkü bu kaçık Jin yüzünden yorgun düştüm ve açım."konuştuğunda Jungkook kenara çekilip içeri geçmelerine izin verdi.

Üçü beraber içeri geçtiğinde Yoongi ilk bulduğu koltuğa yayıldı. Jin ise onun yere bıraktığı poşeti ve kendi elindekini mutfağa bırakıp karşısına oturdu.

"Sen bizi iyice beleşçi yaptın Jungkook." Jin onaylamaz bakışlarla onun olduğu yerde kıpırdanmasını sağladı.

"Sen zaten beleşçinin tekisin, beni de içine almasını hiç yakıştıramadım." Yoongi, üstündeki fazlalık çeketi koltuğun üzerine bırakıp söyledi.

Jungkook o an iki büyüğününde kısa ama delici bakışlarını fark ederek araya girdi. "Ee siz ne diye bu kadar yemek aldınız ve mutlu gözüküyordunuz? Bir kutlama falan mı yapacağız?"

"Evet, biz Yoongiyle çıkmaya başladık. Onun kutlaması."

"Ne! Yok artık?" Jungkook, Jinden duyduğu cümleyle bayılacak gibi oldu. Eli kalbinde iki büyüğüne bakıyordu.

𝗗𝗶𝘀𝗲𝗮𝘀𝗲'Where stories live. Discover now