29-Piknik

991 94 101
                                    

Selam..
Votelerinizi vermeyi, yorumlarınızı bırakmayı unutmayın.

Keyifli okumalar 🤍

-

Uzun zamandır tenine değecek bir tene muhtaç olmadığını, bir başka tenin sıcaklığını hissederek huzura kavuşmak gibi bir niyeti olmadığını beyninde dönen kirli ve zehirli düşünceler belirlemişti.

'mutlu olmaya hakkın yok' 'iğrenç birisin' 'lanetini başkalarının hayatına mal olmasını mı istiyorsun?' 'Daha kaç canı kendi canın için feda edeceksin?'

Bunun gibi birçok cümle ruhunu dibe doğru itmişti. Güçlü olmayan ama dışarıdan güçlü gibi durmaya çalışan sıska bedenini temizliğe adamış, annesinin sürekli bir şeyleri alt üst eden babasının yaptığı kirliliği temizlediği anlardan kendine pay biçmişti.

Annesi titiz bir kadındı, küçükken sürekli onu temizlik yaparken izlerdi. Hiçbir zaman temizlik yapmaktan gocunur bir halde olmazdı, sanki düşüncelerini onlarla temizliyor gibi gelirdi.

Jimin de tıpkı annesi gibi bütün düşüncelerini temizliğe vermişti ama ne yazık ki düşünceler hiçbir zaman silinmemiş onu daha kötü hale getirmiş, ruhsal olarak fazlaca etkilemişti. Temizlik gittikçe korkutucu bir hal almıştı.

Şuan bütün bunları aşmasını sağlayacak biri vardı. Bedenin sıcaklığını hissettiğinden beri muhtaç olduğu kişi. Huzuru hak etmediği halde ona hak ettiğini söyleyen kişi.

Kaslı kolları vücudunu sararken başı boynundaydı. Kokusu doğayı anımsatan ferah bir kokuydu. Ne zaman solusa ona yaşaması için güç verecek kadar gerçek hissettiriyordu. Sanki bedenine ve ruhuna aktarılan bir enerji vardı. Bazen çok soluyunca onu mayıştıracak, bazen ise tek bir solukta dolu bir enerji depolatacak.

Burnuna fazlaca gelen ferah koku onu mayıştırdı. Az önce ağlayışı ve yaşadığı küçük şok haliyle bedenini yıpratmıştı. Soluduğu koku da üstüne gelince göz kapakları ağırlaştı.

Jungkook boynunu daha çok yer açacak şekilde ileri doğrulduğunda Jimin daha çok üstüne abanmıştı. Kısık gözleri büyük siyah gözlerle çakıştığında gülümsedi.

"Üniversitenin bahçesinde kafa kafaya verip uyuduğumuz günü hatırlıyor musun?" İnce sesi derinden geliyordu. Jungkook onu başıyla onayladı. Nasıl unutabilirdi ki? Aynı rüyayı gördükleri o gün aklından hiç çıkmıyordu. O rüya gelecekten bir ön gösterim olmalıydı. Şuanki hallerine bakılırsa bu doğru bir tahmindi.

"Benimle uyuduğun için rahatsız olduğunu mu söyleceksin?" Neden böyle bir şey söylemişti bilmiyordu ama o günki Jimin gerçekten ona ters davranmıştı.

"Rahatsız olduğum tek konu uyuduğumuz yerin bank olması olabilir."diyerek kısık bakışlarını yoğun bir tonda diğerinin üzerine dikmiş, tatlı bir sesle mırıldanmıştı. "Şimdi o bank yok ve ben en rahat şekilde sana sarılarak uyumak istiyorum."

Jungkook duyduğu cümleyle öylece kumrala bakarken boğazına gelen yumruyu zorlukla yutkundu. Jimin sarhoş olmuş gibi bakışlar atarken kafası karışmıştı.

"Daha yeni öğlen ol-" Sözünü kesen şey tombul bir parmağın dudaklarına dokunmasıydı. Büyük gözleri daha ne kadar büyüyebilirse o kadar büyüdü ve kalbi hızını arttırdı.

"Sadece isteğimi yerine getiremez misin?" Jungkook dudağının üzerindeki parmağa küçük bir öpücük kondurmuş, zarifçe tuttuğu parmağı boynuna çıkarmıştı. Pozisyonlarını düzelttiğinde Jimin'i ince belinden yakalayıp küçük bedeni yapılı göğsüne çekti.

𝗗𝗶𝘀𝗲𝗮𝘀𝗲'Where stories live. Discover now