7- Sarılmak için bekleyen yaralar'

1.5K 177 109
                                    


Uzun süre oldu bölüm atmadım biliyorumm. Karşınızda yeni bölüm ;) bol bol yorum atın 2300 kelime civarı bir şey yazdım daha uzun bölümler olacak.

İyi okumalar

-

Herkesin gelecek için hayali geçmiş için anısı vardı ama Park Jimin için güzel bir geçmiş yoktu, ne de daha sonrası için bir hayali. Sadece yaşamak için yaşadığını düşünüyordu.

Jungkook gideli dakikalar olmuştu. Jimin ise evi toparladıktan sonra kahvaltısını yapmıştı. Sırtı ve kolları kaşınıyordu. Çantasında alerji kremini çıkardı. Banyoda sürmeyi unutmuştu. Bedenine toz deyince kızarıyordu. Çünkü Jimin pislendiğini hissedip kaşımaya başlıyordu. Tamamen psikolojik bir tepkiydi.

Kremi sürerken buradaki zamanının azaldığını fark etti. Son üç gün diye geçirdi içinden.

Işi bittiğinde kremi çantasına koydu daha sonra çantasını sırtına aldı. Apartmandan çıktığı an rüzgar yüzüne doğru esti. Derin bir nefes aldı. Eskiden nefes alamadığını ve içine çektiği nefesin bile pis olduğunu düşünüp panik atak geçirirdi. Bu eskide kalmıştı elbet ama bazen gerçek anlamda gücünün bittiğini hissediyordu. Her şey zordu. Ne için yaşadığını bile bilmiyordu. Belkide yanında Taehyung olmasaydı yaşamak için tek bir nedeni olmazdı.

&&&

Jungkook, sokağın köşesinde gözden kaybolmak üzere olan arkadaşlarına yetişmek için koşturdu. İkilinin önüne geçtiğinde abileri ona şaşkınca bakıyordu. "Hayret peşimizden gelmişsin." Gözlerinş devirerek yürümeye devam ettiğinde, Yoongi,"Arkadaşlarını satmadığına şükür."diye konuştu. Jungkook bit şeyler demek için ağzını açacağı sıra o da küçüğünü es geçip yürümeye başladı.

Jungkook yüzünü sıvazlayıp arkalarından ikiliyi takip etti. Bir süre sonra bir kafenin içeri girdiler. İkili masaya geçtiğinde Jungkookta bir sandalye çekip yanlarına oturdu.

"Sen hala burada mısın?" Jin sinirle konuştuğunda Jungkook alt dudağını dişledi. Derin bir nefes çekip,"Fazla alıngan davranıyorsun. Jimin'in yanında olmadığım halde."diye söylendi.

Jin gözlerini nane saçlı ona çevirdi. "Sinirli olduğum zaman bana bulaşmaması gerektiğini biliyor." Küçük, bir şey demek için ağzını araladı ama Jin onu engelledi."Ne geveleyeceksin? Sen ve Jimin çok farklısınız neden aynı evde kalmak zorundasınız. Bunu hocaya söyleyebilirdin ama yapmadın ne karıştırıyorsun Jungkook?"

Jungkook eliyle başını ovdu. İçinden ne bataklığına düştüğü hakkında söyleniyordu. "Söyledim ama hoca kabul etmedi. Anladın mı?" Jin kollarını birbirine bağlayıp sırtını sandalyeye yasladı. "Bakar mısınız?" Yoongi garsonu çağırdığında siparişlerini verdiler.

Bir süre gergin hava üçlü etrafında döndü. Jungkook tırnaklarıyla oynarken, Jin hafif bir sinirle Jungkook'a bakıyordu. Yoongi ise ikisinden farklı bir şekilde karşı masalarındaki kızlara yandan bakıyordu. Sebebi kızların ona bakıp fısıldaşmasıydı. Kulak kesildi.

"Saçlarının rengi çok yakışmış." Diğer yanında oturan kız,"Sadece o mu çok havalı duruyor, acaba numarasını istesem verir mi?" Duyduğu cümleler sırıtmasına neden oldu.

"Sen neden sırıtıyorsun?" Kaşlarını çatarak ona bakan geniş omuzlu arkadaşına döndüğünde sırıtması yarıda kesilmişti. Bir şey demek yerine omuz silkti. Siparişleri geldiğinde aç kurt gibi yemeğe saldırdı. Yüzü yemek artıklarından geçilmiyordu. Jungkook ve Yoongi buna alışıktı fakat kafedeki çoğu kişi garip garip onlara bakıyordu.

𝗗𝗶𝘀𝗲𝗮𝘀𝗲'Where stories live. Discover now