Tanıtım

59.8K 2.5K 1.3K
                                    

Hoş geldiniz

Okumaya başladığınız tarihi bırakabilirsiniz;

(bunu yapmaya bayılıyorum)

*

"Anlamıyorsun, tam bir aydır konuşmuyoruz biz."

Özge, ojesi soyulmaya başlamış tırnaklarıyla uğraşmayı kesip gözlerimin içine yarı şefkatli yarı öfkeli bakışlarıyla baktığında oturduğum taburede biraz daha dikleştim. İşe gitmem gereken bu saatte sırf en yakın arkadaşım geldiği için oturup kalmış, derin konulara dalmıştım ve içimden bir ses patronumun beni kovacağını haykırsa da kıpırdayamıyordum.

"Cidden şaka gibisiniz. Aynı evin içinde konuşmadan yaşanır mı?"

"Yaşanıyor işte." 

Evliliğimizin ilk yılları rüya gibiydi. Hiç çekinmeden söyleyebilirdim bunu. İkimizin yaşları da yakın olduğu için aramız her zaman iyi olmuştu ve sonunda evlenebildiğimizde hemen her gece dışarı çıkan, en ufak işlerimizi bile beraber yapan bir çift haline gelmiştik.

Belki de bu hale gelmemizin asıl nedeni buydu. Evlenmeden önce, uzun bir sevgililik dönemimiz olmuştu ve beraber yapabileceğimiz her şeyi yapmıştık. Aklınıza gelebilecek her şeyi...Bu yüzden evlendikten sonra geriye pek bir şey kalmamıştı işte. Gezmiş, tozmuş, eğlenmiştik ama bunların hepsi zaten alışık olduğumuz hisler olduğundan bizi olumlu yönde etkilememişti.

Bunu söylemek canımı yakıyordu ama durum ortadaydı. 

Biz, evlendiğimiz zaman heyecanımızı kaybetmiştik.

"Şey mi yapsan acaba, geçen gün aldığımız gecelikleri bir giysen?"

"Ne alakası var Özge?" 

En yakın arkadaşıma göre iyi bir evliliğin ana sırrı tutkulu bir cinsel hayattı. Bedenlerimize karşı duyduğumuz arzu ne kadar büyük olursa eve gelmek için can atar, yalnız kalabileceğimiz anın yolunu gözlerdik ve işin içinde sevgi de varsa o evliliğin bitmesi imkansız hale gelirdi.

"Ne demek ne alakası var? Eve geç geliyor şu sıra demedin mi? Onu eve bağlayacaksın işte."

"Eve geç gelmesi umurumda mı sence?"

Gözlerimi devirerek baktım arkadaşımın şok içerisindeki yüzüne. Biliyorum, bunları benden duymak onu deli gibi şaşırtıyordu çünkü yıllardır kocasına deli divane aşık halde dolaşan, ilişkisine asla laf söyletmeyen biriydim ben. 

"Bizim Anıl mı konuşuyor şu an?" dedi, elleriyle omuzlarımı tutup sarsarak. "Cidden, 'Savaş olmadan uyuyamıyorum' diye mızmızlanan Anıl nereye gitti?"

Bunun cevabını bende bilmiyordum. Bu yüzden hala şaşkınlıkla bakan arkadaşıma söyleyecek bir şeyim yoktu. Bu sıralar fazlasıyla durgundum. Hiçbir şey yapasım yoktu ve cidden, işe bile ağlaya ağlaya gidiyordum. Haftada bir günümü mutlaka kendime ayıran ben, arkadaşlarımın ayarladığı buluşmalara gitmiyor, yeni bir diziye başlamıyor, tıpkı bir bitki gibi yaşıyordum.

Buna ne denirdi ki...depresyon?

"O, çok değişti Özge." izin günü olduğu için yukarıda mışıl mışıl uyuyan eşimin yüz hatlarını getirdim gözümün önüne. Önceden, izin günlerinde benim işe gitmemem için ısrarlarda bulunur, bana bir türlü izin vermeyen patronuma küfürler eder ve ben evden çıkana kadar peşimden ayrılmazdı. Oysa şimdi, yanından kalktığımdan bile habersizdi. "Biz çok değiştik."

"Belki de bir terapiste danışmanız gerekiyordur?"

"Savaş böyle bir şeyi kabul eder mi sence? Beyefendi birilerine akıl danışmaya ihtiyacı olduğunu asla kabul etmez."

Gözlerim birkaç saniyedir buzdolabına kayıyordu. İçimden bir ses yine kalkıp eşim için kahvaltı hazırlamam gerektiğini söyleyip beni rahatsız etse de bunu neden yapacağımı sorguluyordum kendi kendime. Önceden büyük bir zevkle uyanır, erken kalkmayı asla sorun etmez ve Savaş için mutlaka birkaç parça da olsa atıştırmalıklar hazırlardım ama o beni umursamadan uyumaya devam ederken bunu yapmak istemiyordum.

"O zaman birazcık alttan almayı mı denesen? En azından Savaş biraz yatışana ve gerginliğini atana kadar."

"Anlamıyorsun, alttan alınacak bir şey yok ortada. Biz kavga etmiyoruz, Özge. Tartışmıyoruz, atışmıyoruz, bağrışmıyoruz...bizim sorunumuz bu değil ki alttan alayım."

Hüzün ve gerginlik karışımı ifadesiyle kaşlarını çatan arkadaşım "Sorun ne o zaman?" diye sorduğunda burukça tebessüm ettim ve kolumdaki saate çevirdim gözlerimi. Neyse ki otobüsün gelmesine henüz on dakika vardı, birazdan çıksam durağa yetişebilirdim.

"Birbirimize günümüzün nasıl geçtiğini bile sormuyoruz biz. Merak etmiyoruz çünkü. Cidden, Savaş'ın o şirkette kardeşi olacak kızla arasındaki kavgayı dinlemek bile istemiyorum ben artık. Hep aynı şey ve bundan sıkıldım. Aynı şekilde o da benim iş yerimde ne kadar yorulduğumu duymaktan sıkılmış olmalı. Çünkü bir aydır, günümün nasıl geçtiğini sormayı bırak, nasıl olduğumu dahi sormadı."

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"

Saatimle oynayan parmaklarımı sıkılaştırdım, bir anlığına nefesimi tuttum ve birkaç gündür aklımda dönüp dolaşan şeyin dudaklarım arasından kaçıp gitmesine izin verdim.

"Boşanmak istediğimi söyleyeceğim."

*

Uzun soluklu bir evlilik kurgusuna başlıyoruz, hadi bakalım

Öncelikle uyarımı yapayım, 

Kurgunun, erkeklerin de hamile olabildiği ve eşcinsel evliliklerin oldukça yaygın olduğu kurgusal bir evrende geçeceğinin bilinciyle kitaba başlamanızı öneririm.

birinci bölümde görüşürüzzz

Bebeğimiz İçin • [b×b]Where stories live. Discover now