2 |Boşanmak İstiyorum

31.3K 2.6K 2.1K
                                    

"Boşanmak çocuk oyuncağı mı?"

Bir kez daha içimi döktüğüm arkadaşımdan aldığım tepki tam olarak buydu.

Ben de boşanmanın basit bir olay olmadığını biliyordum ama şu sıralar içinde bulunduğum durum beni o kadar bunaltıyordu ki, aklıma başka hiçbir seçenek gelmiyordu. Ne ara bu kadar sabırsız bir adama dönüştüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu. O üşengeç yapımdan birkaç gün içerisinde sıyrılıp en ufak olayda radikal kararlar alan huysuz birine dönüşmüştüm.

Tabii bu Özge'nin düşüncesiydi, bana kalırsa kesinlikle mantıklı hareket ediyordum.

"Doğum gününü bile kutlamadık." dedim, hırçın ancak bir o kadar da ruhsuz bir halde. "Onun için güzel bir sofra hazırlamıştım ben!"

"Aman ne büyük fedakarlık Anıl! Ya sen nasıl böyle birine dönüştün aklım almıyor. Alt tarafı kocan için yemek hazırlamışsın, dağları delmişsin de karşılık alamamışsın gibi davranıyorsun. Tamam, seni bırakıp gitmesi çok büyük bir saygısızlık ama sende sütten çıkmış ak kaşık değilsin."

"Neden bağırıyorsun ki?"

Yavaşça arkama yaslanıp alt dudağımı dişlerim arasına aldığımda kaşlarını çattı Özge. 

"Bağırmıyorum, hep böyle konuşurum ben."

"Hayır, yükselttin sesini. Herkes bana bağırıyor zaten."

"Herkes derken? Savaş bağırdı mı sana?"

"O değil..." çalıştığım yerde başıma gelen olayı anlatmak için araladım dudaklarımı. "Patronum, odaya pat diye girdi bugün."

"Sonra?"

"Sonrası yok, bu kadar. Çok sert girdi içeri diyorum. Bu senin için yeterli bir olay değil mi?"

"Patronun odaya biraz hızlı girdi ve sen de...ürktün, öyle mi?"

"Hmhm." ağlamadığım halde içime yerleşen hüzne ayak uydurup burnumu çektim. "Sessizce çizim yapmaktan hoşlandığımı biliyor. Ki zaten bana çok büyük saygı da duyardı ama nedense çok sert açtı kapıyı. Onu uyarmak istedim ama sesim ağlayacakmış gibi olunca susmak zorunda kaldım."

"Bir dakika, ağlayasın mı geldi bir de? Benim şakasına koluna vurduğumda karşılığında daha beter dayak yediğim arkadaşım, Anıl'ım, küçük bir harekete ağlayacak hale mi geldi? Hem de sikine bile takmadığı patronu yüzünden."

Üzerimdeki garip duygusallığın yerini öfkeye bırakması sadece saniyeler sürerken "Anlamıyor musun Özge?" diye çıkışırken buldum kendimi. "Evet, ağlayasım geldi ve üzüldüm. Neden şaşırıyorsun bu kadar?"

"Bak bana bağırma vururum bir tane."

"Selam."

Savaş, salonun girişine gelip Özge'ye selam verdiğinde kapı sesini duyamayacak kadar derin bir sohbete daldığımızı fark ettim. Belki de bu saatte eve gelmeyeceğini düşündüğüm için hiç dikkat etmemiştim. 

"Selam Savaş, nasılsın?" benimle beraber arkasından atıp tutmaktan hiç utanmadığı eşimin yüzüne arsız bir gülümsemeyle bakarak ayağa kalktı Özge. Benim dışımda herkese karşı bir tık iyi yüzlüydü ve bu konuda öyle profesyoneldi ki kimse Özge tarafından gerçekten sevilmediğini fark edemiyordu. "Dün kutladım fakat tekrar söyleyeyim, mutlu yıllar."

"Teşekkür ederim, teşekkür ederim..." kasıntı nezaketinden ödün vermeden tebessüm etti Savaş. "Sen de iyisindir umarım?"

"İyiyim, Anıl'ımı görüp daha iyi oluyorum."

Bebeğimiz İçin • [b×b]Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα