10| Sessizlik

21.4K 2.1K 1.6K
                                    

oy ve yorum sayısı düşük olmasına rağmen, beni destekleyen okuyucularımı kırmamak için şimdiden atıyorum bölümü.

Belki sizlerde gizlice okumak yerine oy verirsiniz artık..

Bölüm içerisinde Anıl'ın giydiklerini anlattığım bir kısım var. Fotoğraflarını bölüm sonuna koydum. Zihninizde daha rahat canlandırmak için bakabilirsiniz.

Bu bölüm kaldığımız yerden devam ediyoruz. 8. bölüme göz atıp en son neler olduğunu bir hatırlayın isterseniz

Keyifli okumalar..

*

Savaş odadan çıkıp beni tek başıma bıraktığında birkaç saniye boyunca nefes alamadığımı hissettim.

Çok öfkeli görünüyordu. Sinirle irileşmiş gözleri de bunun bir kanıtıydı ancak yüzünde gördüğüm tek duygu bu değildi.

Kırgındı. Bunca zaman boyunca bana karşı tüm olumlu hislerini yitirdiğini ve her kavgamızda öfkelenmekten ileri gidemeyeceğini düşündüğüm eşimin gözlerindeki kırgınlığı ilk kez görebilmiştim.

Az önce göğsümde biriken öfke yüzünden cümlelerim bile birbirine girerken bir anda durulmuş, gerçeklerle yüzleşmiştim.

Ellerimle yüzümü kapatıp derin nefesler aldım. O aptal kızın lafları canımı öylesine sıkmıştı ki Savaş'a ne ara sinirlenip patladığımı bile bilmiyordum. Onu kırmış olabilirdim, ama ben de kırgındım. Biz berbat bir haldeydik ve sürekli çabaladığını söyleyip bir şeyler yapmaması beni deli ediyordu.

Tamam, birbirimize daha normal davranmaya başlayalı uzun zaman olmamıştı. Dolayısıyla Savaş'ın 'Bizim için çabalayacağım.' cümlesinin üzerine ona biraz vakit tanımam, ne yapacağını gördükten sonra tepki vermem gerekirdi. Bunu biliyordum ama olmuyordu işte.

Düzensiz nefes alışverişlerim yüzünden zaten yeterince gergin bir haldeyken içeriden gelen sesleri işittim. Savaş, babalarıyla konuşuyordu. Orhan Bey'in sesi yükseldiğinde gözlerimi kapatıp soluklandım. Kavga çıkmış gibiydi.

Öylece durmayı kesip ben de çıktım dışarı. Nasıl görünüyordum bilmiyorum ama salona geçmemle beraber tüm bakışların bana dönmesine ve hafiften şaşırmalarına bakılırsa çok iyi halde değildim.

Uyarı dolu bakışlarını eşinin üzerinde gezdirdikten sonra bana baktı Umut Bey. Daha sakin tutmaya çalıştığı sesiyle "Anıl, eve geçiyormuşsunuz?" dedi. Ben gelmeden önce aralarındaki konuşmanın bu olmadığına yemin edebilirdim. Mevzuyu değiştiriyordu.

"Hmhm." aniden tüm bedenimi kaplayan utanç dalgasıyla gözlerimi kaçırdım. Az önceki bağırışlarımızı duymuşlardı, bu çok belliydi. Umut Bey'in şefkatli bakışları da, Orhan Bey'in endişeli tavırları da bunu kanıtlıyordu.

"Neden bir anda gitmeye karar verdiniz? Umut sizin için onca hazırlık yaptı." Orhan Bey'in sanki kavga ettiğimizi bilmiyormuşçasına kurduğu cümleyle göz ucuyla Savaş'a baktım. Bana bakmayı bırak, yönünü bile dönmüyordu...

"Daha fazla rahatsızlık vermeyelim efendim."

Titrek sesim ikisinin de kaşlarını çatmasına neden oldu. Ağlamaya çok müsaittim. Bu ortadaydı ve saklayabilecek halde değildim. Utanç, öfke, hüzün...tüm olumsuz duygular tarafından esir alınmıştım. Kesinlikle berbat hissediyordum.

"Bebeğim, Savaş'ın bu halde araba kullanmasını istemiyorum. Çok öfkeli. İkinize de bir şey-"

"Abartma baba, alt tarafı eve gideceğiz."

Bebeğimiz İçin • [b×b]Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt