26|Kilo takıntısı

18.4K 1.4K 762
                                    

Birkaç saattir aralıksız bir şekilde çalışmanın ardından toplantıya girmiş, en sonunda da kalan işlerimi yoluna sokmak adına odama çekilmiştim. Çıkışıma az kalmıştı ve günler sonra böyle yoğun çalışmak hamileliğin rahatlığına alışan bedenime fazla gelmişti. Evden çalışmaya da, boş zamanlarımda sürekli uzanmaya da fazlasıyla alışmıştım.

Geçtiğimiz hafta dikimi tamamlanan kıyafetlerin mankenler üzerindeki görüntülerinin bulunduğu dosyayı incelerken de bir an önce eve gitmenin hayalini kuruyordum ama eve geçmeme nereden baksan bir iki saat daha vardı. Çünkü bugün için Savaş'la plan yapmıştık. İş çıkışı bebeğimiz için alışveriş yapmaya gidecektik.

Aslında kendime de bir şeyler almak istiyordum çünkü elimdeki kıyafetler dar gelmeye başlamıştı. Karnımın belli olmasını sevsemde bol giyinmek daha rahattı. Bu yüzden bir sürü bosbol tişört ve rahat şort almak istiyordum. Böylelikle aldığım kilolar da o kadar göze batmazdı belki.

Eski fiziğimi özlüyordum. İstemsizce oluyordu bu. Ön plana çıkarmayı sevdiğim incecik belimden eser yoktu mesela, koca göbeğim her şeyi bozuyordu. Elime aldığım ilk şortu giyip çıkmayı fena halde özlemiştim. Sürekli karnımın rahat edeceği şeyler seçmek zordu. Üstelik bu durum sabahın sekizinde yaşanıyorsa daha da zor oluyordu.

Savaş'a alışverişi unutmamasına dair bir mesaj atmak için telefonu elime aldığım sırada odamın kapısı bir kez tıklandı ve içeri şirketin finans işleriyle uğraşan, aynı zamanda da arkadaşım olan Hande girdi. Aramız ne çok iyiydi, ne de kötüydü. Sadece iş yerinde görüştüğüm tatlı bir kadındı.

"Napıyorsun Anılcığım, dinlenebildin mi?" kapıyı aralık bırakıp koltuklardan birine oturduğunda tam neden kapatmadığını sorgulayacaktım ki içeri Hande'nin asistanı Özlem girdi ve elindeki tepsiyle birlikte yaklaştı.

Bizim için içecek bir şeyler isteyip gelmesi yorgunluğuma şimdiden iyi geldiği için kocaman gülümsedim. Üstelik çok fazla çay ya da kahve tüketmediğimi bildiğinden portakal suyu istemişti.

"Şirkette sadece kahve makinesi var sanıyordum?"

"Haberiniz yok mu?" portakal suyumu masama bırakırken kocaman gülümsedi Özlem. "Savaş Bey, hamile olduğunuzu yönetime söyleyerek özellikle rica etmiş. Sizin için taze meyve suları hazırlanıyor artık. Herkesin Savaş gibi bi eşi yok ki böyle ince düşünsün!"

Dün akşam Savaş'la uyumaya hazırlandığımız sırada kolları arasına girip şirkette mutfak çalışanı olmayışından yakındığımı, bu yüzden herkesin kahve içerken benim hep dışardan söylemek zorunda kaldığımı anlattığım anlar gözümde canlandığında alt dudağımı ısırarak gülümsedim. O sırada bu konuyla pek ilgilenmiyor gibiydi çünkü durmadan dudaklarımı öpüp sözümü bölmüştü ama şimdiki duruma bakılırsa sızlanışımı epey ciddiye almıştı...

"Çok teşekkür ederim."

Özlem, Hande ve beni odada yalnız bırakıp dışarı çıktığında gülümsemem gittikçe genişliyordu ve o an için bunu hiçbir şeyin bozamayacağını düşünmüştüm.

"Nasıl gidiyor hayatım, ağrıların azaldı değil mi?"

"Bazen ayakta duramayacak kadar halsiz oluyorum ama doktorum normal olduğunu söyledi, onun dışında da pek ağrım kalmadı. Bazen karnım ağrıyor, o kadar."

"Ne kadar çabuk geçiyor zaman, hamile olduğunu söyleyişin daha dün gibiydi." genişçe gülümsedi Hande. "Aman dikkat et, bebiş büyüdükçe seni de etkilemesin."

"Nasıl yani?"

"Kilo alıyorsun bebeğim." kahvesinden bir yudum alıp masaya bırakırken gördüğü kadarıyla vücudumu süzüyordu. "Hamilelikte çok normal tabii ama kontrollü almalısın. Yoksa çok pişman olursun."

Bebeğimiz İçin • [b×b]Where stories live. Discover now