7.Bölüm

170 18 127
                                    





~







Üzerimi değiştirip, iş yerine götürdüğüm sırt çantama yedek kıyafet ve şarj aletimi koymuştum. Ben çıkmaya hazırlanırken, Jaemin biraz yatağında uzanmış telefonuna bakmıştı. Uyusun istemiştim, yorgun ve düşünceli görünüyordu. Bu yaptığımız konuşma onu fazlasıyla etkilemişti.

Jaemin sadece benim için değil herkes için böyleydi, kendini neredeyse hiç önemsemez hep etrafındakileri düşünürdü. Sevdikleri her zaman iyi olsun, ve onlarla beraber mutlu olsun isterdi. Haklıydı, bende bunu çok isterdim ve düşünürdüm ama eyleme dökmekte Jaemin kadar başarılı değildim. Sırf bu yüzden umursamaz, düşüncesiz ve kendi başına buyruk biri gibi görünüyordum muhtemelen ama değildi.

En son kendimi ne zaman önemseyip özellikle kendim için bir şey yaptığımı bile hatırlamıyordum. Her zaman ailem ve arkadaşlarım vardı. Yani her zaman; Jaemin, Haechan, Mark, Hendery, Yangyang, Vernon, Dino ve Renjun vardı. Ben bu listede bile yoktum. Her zaman önemli değil derim kendime, önemli değil Jeno, onlar iyiyse sen zaten iyisin.

Şimdi öyle miydi? Şimdi iyi miydim? Onlar iyi miydi? Jaemin nasıl hissediyordu? Haechan neredeydi ve nasıldı? Mark neler yapıyordu, neredeydi? Tüm bunlardan o kadar bihaber ve yanıtsızdım ki, kendime yumruk atmak istiyordum. Her şey kendi kendine düzeliverse olmaz mıydı... Bundan 5-6 yıl öncesine gitseydik keşke. Hâlâ çocuk olduğumuz zamana. Daha yetişkin olmadığımız zamana. Hayatı daha o kadar iyi tanımadığımız zamana. Sanki her şey o zamanlar daha iyiydi ve daha kolaydı.

Ama hayır değil. Hayat her zaman aynıydı, değişen ve büyümek zorunda olanlar yalnızca bizlerdik. Bunda ne kadar başarılı olabildiğimiz ise sadece kendi meselelerimizdi.

Onu dairemizde bırakıp çıkarken mutfak kısmında muhtemelen kendine bir şeyler hazırlıyordu. En azından aç kalmayacak diye umarak dışarı çıkmıştım. Tüm düşüncelerim arasında en çok merak ettiğim ve aklıma takılan Marktı. En son birkaç gün önce görmüştüm onu. Markla uzun zamandır konuşmuyorduk. Beraber takılmayı ve sohbet etmeyi özlemiştim. Maçlara hazırlanıyordu biliyordum ama sürekli gittiği antrenmanlar dışında neredeydi?

Bu olaylardan sonra onunla konuşmayı ve dinlemeyi çok istemiştim. Şimdi ise onun içinde endişeleniyordum. Haechan ı biliyordum, oda yalnız kalmamalıydı ve emin olduğum kadarıyla Jaemin onunla elinden geldiğince ilgileniyordu, konuşuyorlardı.

Fakat Mark- ah Mark neredeydi... Onunda konuşmaya elbette ihtiyacı vardı. İnsan en çok böyle zamanlarda birileriyle konuşmaya ihtiyaç duyardı. Kendimden biliyordum.

Yurt binasının arkasına, bisikletimin yanına doğru ilerlediğimde arka tarafta bulunan sahaya Mark ı görebilmek umuduyla bakınmıştım ama yoktu.

Tanrım ben.. gerçekten çok bencil ve düşüncesiz bir arkadaştım. Kendi aptallıklarım ve çıkmazlarım yüzünden en yakın arkadaşlarımı görmüyordum bile. Nasıl bu duruma gelebilmiştim ben?!

Hayır şimdi dövünmek için zaman yoktu. Beni ele geçiren ve ilerlememe engel olan düşüncelerimi şimdilik geri plana itip, etrafımdakilere odaklanmalıydım. Onların hiçbirini kaybedemezdim ve yalnız kalmalarına da izin veremezdim.

Telefonumu çıkarıp Mark ı aramıştım ama duymuyordu. Cevap verir umuduyla mesaj atmıştım.

JENO: Mark

JENO: Neredesin?

JENO: Mesajları görünce bana dön, konuşalım.

Ekranımı kapatıp cebime koyduğumda bisikletimi çıkarmış ve yurdun bahçesinden çıkmıştım. Bugün etraf yine sakin görünüyordu, etrafta kimseyi görememiştim. Tüm bunlara zıt, zihnimiz hiçbirimizin sakin değildi. Dingin değildi. Hele de şimdi benim? asla değildi.

For Nomin | İki Bisikletin Hikâyesi Where stories live. Discover now