9.Bölüm

134 15 59
                                    


~




Biraz tuhaf ama sakin geçen salı gününün ardından nasıl ilerlediğini anlayamadığım bir çarşamba günündeydik. Sabahki derslerden sonra öğle arasında Hendery ve Dino'yla yemek yemeye gitmiştik. Yangyang yine ortalarda yoktu. Vernon ise öğleden sonra oldukça gergin görünüyordu.

Hendery birkaç kez sorduğunda geçiştirmiş ve konuşmak istememişti, bizde üstüne gitmemiştik. Kendisi sakinleşince elbet bizimle konuşurdu. O geceki mesajdan sonra Hendery ile detaylıca konuşmuş ve durumu halletmiştik. Haftasonu kalacağımız iki gün için bir ev kiralayacaktı. Tam olarak net değildi ama yaklaşık 10 kişi olacaktık ve beklenildiği gibi herkes Bay Kim'in önerisi olan sahile onay vermişti. Her birimiz haftasonu için heyecanlıydık.

Okuldan çıktığımda yurda uğramış ve mesai saatime kadar biraz vakit geçirmiştim. Yurtta kimse yoktu. Jaemin ise yüksek ihtimalle okuldaydı, bir projeye katılacağından bahsetmişti, muhtemelen onunla ilgileniyordu. Jaemin bazı haftalar yardım projelerine katılır ve gönüllü üyelik görevi üstlenirdi.

Birkaç kez şehir dışına ve bir kez de yurtdışına gitmişti. Böyle etkinliklere katılmayı çok seviyordu, kalbi her zaman güzeldi... Yaptığı şeyler her zaman güzeldi, onun gibi bir ailem olduğu için şanslıydım.

Fazla oyalanmadan, yalnız olmanın verdiği sıkıntıyla da yurtta daha fazla kalmamış ve işe gitmek için ayrılmıştım.

Beklediğimden daha kalabalık olan mekânı gördüğümde çok geçmeden işe başlamıştım. Saatler birbirini kovalarken, neredeyse sıkıcı bir gün geçirdiğimi düşünüyordum fakat Yangyang aradığında bundan vazgeçmiştim. Yanıma uğrayacaklardı ve aç olup olmadığımı sorduğunda bir şeyler atıştırdığımı söylemiştim. Ama beni tanıdığı için inanmamış, "anlaşıldı hamburgerler yolda bayım~" diyerek telefonu kapatmıştı. Cidden Yangyang inanılmazdı ve her seferinde beni güldürmeyi başarırdı.

Müşteleriler arasına yeni katılan orta yaşlı ama oldukça genç görünen bir kadın kafeteryaya gelmiş ve oturduğundan beri gözlüklerini çıkarmamıştı. Buraya gelen her müşterinin rahat olmasını istiyordum fakat bazıları bu şekilde gergin davranırdı. Yanına yaklaşıp yardımcı olmak istediğimde belli belirsiz bir sesle, sıcak sert bir kahve ve çikolatalı kek sipariş vermişti.

Ona siparişini teslim ettikten dakikalar sonra Hendery ile Yangyang gelmişti. Ellerinde bana aldıkları yemekle geldiklerinde, arkamda olan havalandırmayı çalıştırmıştım. Yemek yerken insanlar rahatsız olsun istemiyordum ve havalandırmayı elbette arada sırada kullanırdım, bu gerekliydi.

Çocuklarla biraz konuşup, onlarla ilgilendiğimde ikisinede içecek bir şeyler vermiş ve işime geri dönüp müşterilerle ilgilenmiştim. Fırsat buldukça da onlarla ilgilenmeye ve konuşmaya devam ediyordum. O esnalarda hâlâ gözlüğünü çıkarmamış olan kadının masasından ses geldiğinde o tarafa yönelmiştim, önündeki tabak tahmin edemediğim bir şekilde yere düşmüş ve kırılmıştı. Böyle durumlar genelde müşteriler tarafından değil çalışanlar tarafından olurdu.

Ama bunu önemsemeyip yapmam gerekenleri yaparak, kırılan parçaları toplamak üzere işime odaklanmıştım. Bu kadında tuhaf ama anlayamadığım bir hava vardı, bunu konuşmalarından anlayabiliyordum.

-"Pardon, dikkat edemedim. Bugünlerde biraz dalgınım. Ah- kırdığım tabağın parasını da ödeyeceğim.

-Şanssızlıklar hep beni buluyor ah-kolay gelsin tatlı çocuk."

Diyerek kalkıp, kafeteryadan havalı ve tok sesli adımlarla çıktığında teşekkür ederek bende işime devam etmiştim. Çocukların yanına döndüğümde yarım kalan hamburgerimden bir ısırık daha almıştım.

For Nomin | İki Bisikletin Hikâyesi Where stories live. Discover now