25.Bölüm

60 7 48
                                    


Yeniden buradayım~
Çok özlemişim.
💜








~






Bazı hisler ölüm gibiydi. Nefesiniz kesilir, aklınızla oynar ama yine de hayatta kalırdınız. Belki de büyük bir aptalım, çünkü hayatımın en güzel dönemine girdiğimi, girdiğimizi, düşünürken aslında hayatımızın orta yerine ateş düşmüştü. Hiçbir şey yapmadığım ve hak etmediğim hâlde bir pislik peşimdeydi.

Durumun bu denli ciddi ve tehlikeli olduğundan haberim bile yoktu. Bir hafta boyunca Jaemin'le ilgili olur olmadık şeyler düşünüp kafamda kurarken aslında onun yaşadıkları... akıl almazdı. O lanet olası herif- nasıl, nereden gelmişti hayatımıza? Ve ne hakla benim ailemi, Jaemin'i, tehdit edip zarar verebiliyordu?!..

Renjun da günlerce durmadan aklımı işlemiş ve bir şeyin peşinde olduğunu açıkça belli etmişti. Tekrar söylüyorum, ben büyük bir "aptal" olarak hiçbir şeyi anlayamamıştım. Zihnimde dönüp duran düşünceler aptalca şeylerdi. Jaemin'in alında ne hâlde olduğunu göremeyecek kadar salaktım.

Durumu bir süre kendi içimde hazmetmeye çalışmıştım, tabii ne kadar başarabildiysem. Ancak önemli olan Jaemin'di ve o her ne kadar gerek yok dese de onu dinlememiş, özel hastaneden randevu almıştım. Yarın sabah ilk iş onu muayeneye götürmek olacaktı. Sonrasında birkaç saat sonra sakinleşebildiğimde Hendery aramıştı ve ona olanları anlattığımda benimle benzer duyguları paylaştığını hissetmiştim.

Kimseyi zor durumda bırakamazdım ama bu lanet durumdan tek başımıza da kurtulamayacağımız açıktı. Pazar günü öğleden sonra hepimiz kafeteryada buluşup konuşacaktık. Olanları öğrendiğim günün öğleden sonrasında ikimiz de evden çıkmayı istememiştik. Zaten Jaemin belli etmemeye çalışsa da ağrısının olduğunu anlayabiliyordum. İçimden bir şeyler kopuyordu, onu bu hâlde görmek dayanılmazdı.

Bir şeyler yemeyi teklif ettiğimde reddetmişti, zaten benim de tek lokma yiyebilecek durumum yoktu. Bir süre salondaki kanepede uyduğunda Jaemin'i uyurken seyredebilmiştim. Belki de günlerdir onu bu şekilde izleyemiyordum. Uyumayı düşünsem de, onu uyurken izleme isteğim baskın gelmişti.

Tereddüt etsem de bir süre sonra elim ona dokunmak için çırpındığında bekleyememiştim. Yanağına parmaklarımın ucuyla dokunduğumda o yumuşak his kalbimin teklemesine neden olurken nefesimi tutmuştum. Jaemin... benim için her şey demekti. Evet belki birini hayatınızın bu kadar merkezine koymak çok tehlikeliydi ama kaçarı yoktu. Benim hayatımın ta kendisi Jaemin'di.

Ona dokunduğumda her şeyi unutmuştum. Saatin kaç olduğu ya da aç olup olmadığımızı düşünmüyordum. Saçlarında dolaşmaya başlayan ellerim bir an titrediğinde onu uyandırmaktan korkmuş ve elimi geri çekmiştim. Derin bir nefes alıp verdiğinde uyanmadığına şükretmiştim. En sonunda Jaemin'in nefes alış verişini dinlerken zihnimde dönüp duran düşüncelerin kaosunda ben de uyuyakalmıştım.

...

İkimizi de uyandıran şey Jaemin'in çalan telefonuydu. Xiaojun'la konuşurken ben de saate bakmıştım. Artık bir şeyler yememiz gerekiyordu. Çoktan akşam olmuştu ve ikimiz için yemek siparişi verdiğimde telefonu kenara koyup mutfağa adımlamış, kendime yeşil çay yapmaya koyulmuştum. Şu an onun da başının ağrıdığına emindim ve sevdiği, ona iyi gelecek bir kahveyi, yapmaya başladığımda konuşmasını bitirip yanımda yerini almıştı. Varlığını hissedebilmek bile bana güç veriyordu.

-"Benim yüzümden işe gitmedin."

Dediğinde sesi yorgun çıkmıştı. Ruhen yorgun olduğumuzu biliyordum. Yanıldığını belirten şekilde kafamı sallayarak,

For Nomin | İki Bisikletin Hikâyesi Where stories live. Discover now