8.Bölüm

160 15 88
                                    







~







Kafeteryadan ayrıldığımızda saat çoktan gece yarısını geçmişti. O konuşma ikimiz adına da ağır geçmişti. Mark gerçekten yıpranmış görünüyordu, ister istemez bende etkilenmiştim ve o kadar üzgün hissediyordum ki... Onu bu hâlde görmek moral bozucuydu.

Kendi içinde bunca zamandır kurmuş ve üzerine katlamıştı. İkiside uzun zamandır birbirini seviyordu ve bunu ustaca gizlemeyi başarmışlardı. Konuşmamız birkaç dakika daha devam etmişti ve elimden geldiğince yanında olmaya çalışıyordum. En sevdiğim insanları böyle görmek canımı yakıyordu.

Mesai saatimin dolmasına yaklaştıkça müşterilerle ilgilenmiş ve etrafı toparlamıştım. Saat geldiğinde hazırlanıp mekândan çıkmıştık, Mark beni çıkış saatime kadar beklemişti. Zaten bu hâlde onu yalnız bırakmakta istememiştim. Yol boyunca konuşmuştuk, konuştukça bilmediğim hatta daha önce kimseyle konuşamadığı şeyleri de benimle paylaşmıştı.

Mark ile ilk tanıştığım anı her zaman hatırlıyordum. Onu ilk gördüğüm andan beri elinde her zaman bir basketbol topu vardı. Mark bebekliğinden beri evlatlık olarak büyütülmüştü ve onu bütüyen ailesini, Mark henüz 8 yaşındayken trafik kazasında kaybetmişti.

Bildiğim kadarıyla Mark ı spora ve basketbola alıştıran üvey babasıydı. Ölen ailesi onunla her zaman, sanki kendi çocuklarıymış gibi ilgilenmişlerdi. Fakat bu mutluluk kısa sürmüştü ve Mark bizlerin yanına yurda geldiğinde küçücüktü. Bende öyle. Aramızda yaklaşık 1 yaş vardı ve Mark benden büyüktü.

Küçükken oynadığımız oyunlar, beraber dondurma alıp yediğimiz günler, okula gittiğimiz hatta ödevlerimize yardım ettiğimiz günler... her biri çok güzeldi ve hepsini hatırlıyordum.

Sadece liseye başladığımız ilk yıllarda Mark başka bir yurda geçmişti, bu kısa süreli bir ayrılıktı. Yaklaşık iki yıl süren bu ayrı kalma durumu sonrasında sona ermişti ve biz yine bir aradaydık.

Ben bizleri ve kendimi bildiğimden beri Mark ile Haechan asla ayrılmazlardı. Sadece okulda farklı bölümlerde okuduklarından dolayı orada ayrılırlardı, onda da şüpheliyim gerçi. İşten arta kalan zamanımda ne kadar gözlemleyebilirsem o denli bilgi sahibi olabiliyordum. Ama bu akşam birçok şeyin yeniden farkına varmam kaçınılmaz olmuştu.

Bizleri bir araya getiren mutlak bir gerçek vardı. Bunun adı kader miydi yoksa evrenin belli bir düzenine bizler de ayak uyduruyor muyduk bilmiyorum. Hayatım, Jaemin le karşılaşmasaydım eğer, nasıl olurdu hiçbir fikrim yoktu. Daha iyi olmayacağına emindim sadece. Bizler hayatımıza denk gelen büyük şanslardık ve böyle bir şeye sahip olmak en büyük tutanağımdı.

Tüm bunların gerisinde, aklımın her zaman bir köşesinde o vardı. Şimdi ne yapıyordu? Acaba uyumuş muydu... Bu konuşmaları onunla paylaşmayı, yükümü hafifletmeyi o kadar istiyordum ki. Bu bilgilerin altında eziliyormuş gibi hissediyordum ve elimden hiçbir şeyin gelmeyişi beni kahrediyordu.

Jaemin her zaman akıllıydı, her zaman mantıklı düşünmeye çalışır ve kolay yoldan durumları halletmeyi başarırdı. Her zaman yardım eden ve destek olan biriydi etrafındaki herkese, bu yönüne bayılırdım. Güvendiğim ve sevdiğim her şey onda toplanmıştı. Gerçekten de o harikaydı. Şimdi belki de Mark ın konuştuğu o olsaydı, benden daha çok yardımcı olurdu. Ben dinlemekten ve yanında olmaktan başka bir şey yapamıyordum. Aşık olmayı, sevmeyi, bunlarla nasıl başa çıkılır hiçbir fikrim yoktu. Tanrı bizimle olsun...

Mark artık daha sakindi ve eski soğukkanlılığına yeniden bürünmeye başlamıştı. Böyle güçlü göründüğünde ona hayran kalırdım, vücudu ve davranışlarıyla her zaman dikkat çekici ve yakışıklıydı. Haechan ın neler yaşadığını tahmin etmek çok zor değildi. Ama umarım bu konu yakın gelecekte çözülürdü çünkü bu, bu şekilde devam edemezdi. Bu durum her birimizi etkiliyordu ve tüm olumsuzluklardan elimizden geldiğince uzak durmalıydık.

For Nomin | İki Bisikletin Hikâyesi Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz