24.Bölüm

52 6 29
                                    









~





Jaemin hayatının en çaresiz olduğu günlerini yaşıyordu. Yalnız ve ne yapacağını bilemeyen birinin nasıl hissettiğini çok iyi anlıyordu. O adamla arabasında konuşmalarının üzerinden dört gün geçmişti fakat değişen tek şey Jaemin'in artan endişesiydi. Jeno ve o lanet adamın ne alâkası vardı ve onları neden tehdit ediyordu hiçbir fikri yoktu.

Kendilerini ondan korumak adına bir şeyler yapmak istese de bunun için hiçbir avantaja sahip değillerdi. Jeno'ya bunları anlatamazdı, tehdit edildiğini ve onları ciddi bir tehlikenin izlediğini ona söyleyemezdi. Ailesini ve yaşamak için tek sebebi olan Jeno'yu bu zarardan uzak tutmalıydı. Ama nasıl yapacağını bilmiyordu. İlkin algılayamamıştı. Ama sonraları telefonuna gelmeye devam eden tehdit dolu mesajlar onu köşeye sıkıştırıyordu.

Jeno'yu nasıl iknâ edebilirdi ki? Ne için iknâ edecekti ayrıca? Yanından gitmesi için mi? Asla... Bu mantıklı bile değildi. O pislik kimdi ve neden Jeno'yu istiyordu? Tüm bu sorular kafasının içinde dönüp duruyor, Jaemin'i Jeno başta olmak üzere dış dünyadan uzaklaştırmaya yetiyordu. Etrafındaki kimseye bir zarar gelsin istemiyordu. Bu yüzden arkadaşlarına da henüz hiçbir şey anlatamamıştı. Jeno'ya ber bakışında onu kaybetme düşüncesi bile canını müthiş derecede acıtmaya yetiyordu. Jaemin, çaresizdi.

...

Cuma günü öğleden sonra Jeno çoğu işini halledip Jaemin'in mesai saatinden önce onunla buluşup beraber yemek yemeyi düşünmüştü. Bunun için heyecanlı hissediyordu çünkü ikisi de günlerdir gergin ve hâlâ yorgunluğu atamamışlardı. Zaten her gün çalışmaya devam ederek nasıl dinlenebilirlerdi ki...

Jeno, Jaemin'le işi yüzünden yeterince ilgilenemediğini düşünmeye başlamıştı. Belki de bu yüzden Jaemin biraz içine kapanmış olabilirdi. Bugün öğleden sonra birlikte yiyecekleri yemek iyi bir adım olabilirdi. Böyle ufak tefek meseleler onların arasında devam eden problem hâline gelemezdi. Her zaman olduğu gibi yine konuşup halledebilirlerdi.

Jeno, bu konuyu Jaemin'le hâlâ konuşamasa da Renjun ısrarla ona mesajlar atmaya ve aramaya devam ediyordu. Jeno'nun kafasını karıştırmak istediği açıktı. Asıl sorun ise Jeno'nun bazı konularda gerçekten kafasının karışık olmasıydı. Babasıyla ilgili şeyleri bilmek ya da o konuyla ilgilenmek istediğinden emin değildi çünkü bu ona sadece acı veriyordu. Daha önce de Bay Kim'den babasının ona bıraktığı birkaç mirasla ilgili belgeden haberi vardı ancak ilgilenmek istememişti.

Babasının ölümü onu yeterince üzüyordu ve bir yerde bu konuda annesiyle de karşılaşma ya da iletişim kurma gibi ihtimali olduğu için elinden geldiğince uzak durmak istemişti. Şimdi Renjun bu konuları yeniden -üstelik hadsi olmadan- gün yüzüne çıkarmaya çalışıyordu.

Jaemin konusunda ise sürekli olumsuz ve Jeno'yu yaralayan düşünceler öne sürmeye devam ediyordu. Her şey bir kenara, sıklıkla söylediği, Jaemin'in hayatında başka birinin olabilme ihtimali bile saçmalık ötesiydi. Onun istediği zaten buydu, huzuru bozmak. Ama ilk birlikte oluşlarının hemen ardından ve günlerdir de devam eden Jaemin'in uzaklaşmış davranışları Jeno'nun istemeden düşünmesine neden oluyordu. Yine ve şaşırtmayan bir sonuç olarak Jeno, kafasında kurmaya, düşüncelerinin içinde kaybolmaya devam ediyordu.

Onu düşüncelerinden sıyıran Hendery'nin araması olurken telefonunu yanıtlamıştı. Hendery, ailesinin şirketinde günlük vaktinin çoğunu geçirirken arkadaşlarına zaman ayırmaya çalışıyordu. Akşam 8'den sonra kafeteryaya Jeno'nun yanına uğrayacağına dair konuşup sözleşmişlerdi. Şimdi ise Jeno, akşam yemeğini Jaemin'le yiyeceği için heyecanlı hissediyordu.

For Nomin | İki Bisikletin Hikâyesi Where stories live. Discover now