16.Bölüm

137 12 51
                                    




~



Hayat belki de bir girdabın kendisiydi. Biz öylece fırtınada oradan oraya savrulan yapraklardık. Böyle olmayı kabul edebilir miydim? Hayatımın sonuna kadar oradan oraya savrulup giden bir yaprak olabilir miydim? Rüzgârın yönünü tahmin edemeden yitip gidebilir miydim?...

Şimdi nasıl böylesine kaybolmuş hissedebiliyordum? Bu büyük ihanetin içinde, belki de hiçbir zaman yapmamam ve yaşatmamam gereken bir şeyi yapmıştım. Aileme ihanet etmiştim. Jaemin, benim sahip olabileceğim en değerli şeydi ve ben ona aşık olmuştum. Bu neden olmuştu? Nasıl olmuştu? Hayatıma girdiği o ilk günden beri onsuz hiç nefes almamıştım. Şimdi ne olacaktı ki? Ne yapacaktım? Jeno, Jaeminsiz nasıl olacaktı?

Hayatımın bundan sonrası, öncekinden çok daha beter olacaktı. Ben, her şeyi mahvetmiştim. Sahip olduğum tek kişinin benden nefret etmesine neden olmuştum. Ona ve aramızdaki bağa ihanet etmiştim. Arkadaşlığımızı mahvetmiştim. Nasıl bu kadar bencil ve aciz olabilirdim?!

Düşüncelerimi uzun zamandır kontrol edemiyordum. Zihnimde peş peşe dolanan yığınla düşününcenin arasında kendimi boğuyordum. Hiçbir şey umurumda olmamıştı. Onun dudaklarını öpmeden ölmek istememiştim. Beni öptüğü anı hâlâ yaşıyor gibiydim. Sanki yıllardır bunun için yaşıyormuşum gibi hissetmiştim. Onun tek bir dokunuşu için uzak ülkelere sürgün olabilirdim. Bunun nasıl hissettirdiğini, yaşadığım ana kadar tahmin edememiştim ve beni öptüğü an, zihnim düşünmeyi bırakmıştı.

Kim olduğumu hatırlayamıyordum. Nereye gittiğimi bile bilmiyordum. Gözlerimi kapattığım anda tek gördüğüm yüz onunkiydi. Bu his, nasıl bir şeydi böyle... Bir kişinin başka birini bu şekilde sevebilmesi nasıl mümkün olabiliyordu?... Dudaklarım yanıyordu. Ellerim titriyordu ve göz kapaklarımı açmakta zorluk çekiyordum. Nefeslerim kesik kesik sıralanıyordu ve ben, kaybolmuştum.

Evden nasıl çıktığımı dahi hatırlamıyordum. Tek işittiğim, evden çıkarken bana nereye gittiğimi soran Hendery nin sesi olmuştu. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Öyle çok utanıyor ve yalnız hissediyordum ki...

Bundan birkaç ay öncesine dönmek istiyordum. Her şeyin normal olduğu, beraber olduğumuz o günlere... Okuldan sonra işe gittiğim, gece döndüğümde beni bekleyen Jaemin i gördüğümde içimde oluşan o his, arkadaşlarımla vakit geçirdiğim, her şeyin gerçekten de normal ve sıradan olduğu o zamanlara dönmeye ihtiyacım vardı.

Flashback
(3 years ago)

Tüm yorgunluğumla okuldan çıktığımda öğleden sonram boştu. Üniversiteye başladığım ilk yılımdı ve ilk sınavlarımız başlayacaktı. İşe yeni başlamıştım ve mesaim başlamadan önce yurtta ders çalışacaktım. Öğleden sonramın boş olması bir mucizeydi.

Part time başladığım işe alışmam kolay olmuştu. Patronum çok genç ve beyefendi biriydi, iş arkadaşlarım kendi hallerinde sadece sorumluluklarına odaklanan kişilerdi ve kafeterya oldukça sakin bir yerdi. Akşamları 5 6 gibi başladığım mesai gece yarısında bitiyordu. Bisikletimle işe gidip geliyordum, daha doğrusu her yere bisikletimle gidip geliyordum.

Kurduğum düzenden oldukça memnundum ve her zaman yanımda olan, sonsuza kadar da beraber olmak istediğim en yakın arkadaşım, Jaemin vardı. Birbirimize her zaman her konuda destek oluyorduk. Oda bazı haftalar kısa zamanlı işlerde çalışıyor ve bazı günlerde gönüllü projelere katılıyordu.

Okuldan geldiğimde yurtta yalnız olacağımı sanırken Jaemin masada oturmuş bir şeylerle uğraşıyordu. Onu gördüğüme şaşırmıştım çünkü okulda olduğunu düşünüyordum,

For Nomin | İki Bisikletin Hikâyesi Where stories live. Discover now