BÖLÜM 8 "Yabancı"

93 19 31
                                    

"Zaman hiçliğe gebeydi ve şimdi denilen şey, kasıklarımda sancıyan bir geleceğin artçı sallantısıydı."

Bölüm Şarkısı : Lana Del Rey - Gods & Monsters


In the land of Gods and Monsters
I was an angel, living in the garden of evil
Screwed up, scared, doing anything that I needed
Shining like a fiery beacon

In the land of Gods and MonstersI was an angel, living in the garden of evilScrewed up, scared, doing anything that I neededShining like a fiery beacon

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Quis custodiet ipsos custodes?

Latince, Bizi koruyuculardan kim koruyacak? anlamına gelen bu cümle eski Roma'da yaşayan Luvenal'in bozulan askeri sistemi eleştirmek için söylediği bir sözdür.

Toplumlar, korunmak ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bir şeye güvenme ihtiyacı hissederler. Nitekim devrimler, sosyal başkaldırılar bile aslında bu güvencenin bir getirisidir. İnsanın yaradılışında her daim bir sistem arzusu bulunur. Bu, yıkmak için bile olsa, her toplumun ihtiyaç duyduğu bir olgudur.

Not kağıdını katlayıp geri yerine, eteğimin iç kısmındaki gizli cebe yerleştirdiğimde bunun benim için ne ifade ettiğini düşündüm. Notta, bu cümleyle birlikte bir saat ve yer yazıyordu. Bunun anlamını biliyordum. Bunu, bir seçilmişin siyaset bilimi dersinde duymuştum. Anlamı, sınıfın çok fazla üzerinde durmadığı bir anlam olsa da benim için fazlasıyla önemliydi.

Bizi koruyuculardan kim koruyacak?

Başka bir çeviriyle,

Gözetleyenleri kim gözetleyecek?

Bu, elektrik akımının gerisinde kapana sıkışmış beş esir için, son derece anlaşılabilir bir soruydu. Akademi'yi koruyan bizdik. Peki bizi ondan kim koruyacaktı?

Asrın beni elektrik akımına kapılıp kül olmaktan son anda kurtardığında, hepimiz artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını biliyorduk. Gerçeği öğrenmiştik.

Ama asıl soru bu gerçekle ne yapacağımızda saklıydı. Çünkü önümüzde sadece iki seçenek vardı. Ya savaşacaktık ya da bir daha korunun sonuna hiç çıkmayacaktık.

Tabii ki de, bize sundukları çitlerin ardındaki, özgürlük alanımıza razı olabilirdik. Üstelik bunu zaten belirli bir sınır olmadan da yapıyorduk. Ne seçilmişler ne de koruyucular, bu tellerin dışına kurul istemediği sürece hiç çıkmamıştı ki...

Peki öyleyse şimdi bizi korkutan neydi? Zaten halihazırda boyun eğdiğimiz esaretin, canlı bir sınırla belirlenmiş olması mıydı?

"Onu artık depoda saklayamayız."

Aramızdaki gergin sessizliği bozan Çağın olmuştu ve ben, ağaçların ardından gruba doğru ilerlerken, Asrın'ın dikkatli bakışlarını üzerimde hissettim. Yaklaşık yarım saattir koruda, bir sonraki hamlemiz için, birinin cesaret edip konuşmasını bekliyorduk ama Tuna da dahil herkes sessizdi.

Plastik Ruhlar MezarlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin