Bölüm 23 "Geçmişin İzleri"

36 6 6
                                    

"Yanlış yer ve yanlış zaman bazen doğru kişinin katili olur."

PROLOG

Küçük bir kız çocuğu ellerini dizlerine kapamış ağlarken ondan olsa olsa birkaç yaş büyük olan bir oğlan çocuğu ona doğru koştu.

Akademi'nin tellerinin başladığı yerde, büyük bir çınar ağacının dibinde karşılaştılar. Bu, ilk karşılaşmalarıydı ama küçük çocuk kızın ateşler saçan yeşil gözlerine bakarken onu daha önceden tanıyormuş gibi hissetti. 

"Ağlama." diye dizlerinin üzerine çöküp kıza doğru eğildiğinde kızın ona dönen bakışlarında öfke vardı ama oğlan kıza ifadesinin kırıldığını görebileceği kadar uzun bakmıştı. "Canın mı yanıyor? Dur. Yarana bakayım."

"Düştüm." dedi kız. Sesi hala hırçındı ağlayışının sürüldüğünü fark etmesi uzun sürdü. "Acıyor."

"Bırak bakayım işte."

Kız ellerini çektiğinde diz kapaklarının üzerindeki yara açığa çıktı. Oğlan önce yüzünü buruşturarak yaraya bakmış sonra da usulca eğilip yaranın üzerine üflemeye başlamıştı. Kızın yüzündeki hırçın ifade yerini durgun bir iç çekişe bıraktı. Gözyaşları tamamen dinmişti. 

"Ağaçtan mı düştün?" dedi çocuk kıza doğru bakışlarını kaldırdığında. 

"Tellerden düştüm." diye düzeltti kız. "Ağaçtan düşecek kadar beceriksiz miyim ben?" 

"Tellerden mi?" Çocuk kızın iddalı halini es geçerek önceki söylediğine odaklanmıştı. Tellere çıkmanın yasak olduğunu buradaki her çocuk bilirdi. Onlara ilk öğretilen şey buydu. "Yasak olduğunu bilmiyor musun?"

"Biliyorum." Omuzlarını silktiğinde kıza inanamayarak baktı. "Ama burayı sevmedim. Gideceğim."

"Nereye gideceksin ki?"

"Evime." 

"Evdeyiz zaten." 

Kız çocuğun söylediği şeye alayla güldü. Çocuk bunun nedenini anlayamadan kaşlarını çatarak bakmıştı. 

"Burası değil akıllım. Gerçek evim. Kapısı olan."

"Kapısı olan mı? Buranın da kapısı var."

"Hani nerede? Çıkabiliyor muyuz?"

Çocuk anlamayarak kafasını kaldırdı ve bahçenin ilerisindeki Akademinin binasının kapısını gösterdi eliyle. Bu sefer kaşlarını çatma sırası küçük kızdaydı. 

"Öyle kapı değil. Bizim evimizin kapısı kocaman bir lavanta bahçesine açılıyordu biliyor musun? Çok büyüktü." 

Çocuğun yüzünde kızın gözlerinden bulaşan silik bir gülümseme oluştu. Kız o kadar heyecanlanmıştı ki dizinin acısını bile unutmuştu. "Ama istersem bahçeden dışarı çıkabiliyordum. Annemle. Elini tutarsam beni çarşıdaki dondurmacıya götürürdü." Kızın gözlerine aniden bir hüzün çöktü. Küçük çocuk yüzünü eğip kızın bakışlarını tekrar buldu ama onun da yüzündeki gülümseme aynı anda silinmişti. "Annemi özledim." dedi kız. Çocuk anne kelimesini ilk defa o an bir koruyucuda duydu. 

Şehirdeki çocukların anneleri olurdu. Seçilmiş olan çocuklar bazı günler ailelerinin yanına giderlerdi. Onların da anneleri olduğunu biliyordu. Ama küçük çocuk onlardan birinin, bir koruyucunun annesi olma ihtimalini hiç düşünmemişti. 

"Annen mi var?" diye sorduğunda kızın bakışları uzak bir yere değdi. 

"Evet. Senin annen yok mu?"

Plastik Ruhlar MezarlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin