Bölüm 17 "Aile"

46 11 18
                                    

"Ruhumun ortasındaki yangın, pişmanlığımdan besleniyordu ve çoktan hak ettiğim bu acı, nefretimi bir korkuya çevirmişti."

Bölüm Şarkısı : Lana Del Rey - Carmen

Fizik der ki; sizi kuvvetle çeken bir şeyden kaçarsanız kaçınılmaz bir şekilde onun etrafında dönmeye başlarsınız

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

Fizik der ki; sizi kuvvetle çeken bir şeyden kaçarsanız kaçınılmaz bir şekilde onun etrafında dönmeye başlarsınız.

Aile kavramından kaçtığım on bir yıl boyunca bir aile ihtiyacının etrafında dönüp durduğumu o gece bir hastane koridorundaki bankta tek başıma otururken fark ettim.

Kar yağıyordu. Dışarıda müthiş bir soğuk vardı ve birkaç saat önce yaşanan ne varsa unutulmuş gibi dışarısı tamamen sessizdi.

Ellerimi alnıma bastırıp kahküllerimi geriye doğru çekerken şakaklarımın çevresindeki dehşet verici ağrıyı yok saymaya çalıştım. Saatlerdir burada oturuyordum ama koridorun ilerisine, Asrın'ın kardeşlerinin uyanmasını beklediği kısma geçmeye cesaret edememiştim.

Onu görmeye hazır değildim. Ala'nın olanlar hakkında bir fikri yoktu zaten düşünecek durumda da değildi ama Asrın'ın bu gecede parmağım olduğunu bildiğine emindim. O yüzden karşılaşacağım tepkiden deli gibi korkuyordum.

Ama garip ve asla öngöremeyeceğim bir şekilde içimde derin bir korku vardı. Bunun ilk başlarda Asrın'ın tepkisinden kaynaklandığını düşünmüştüm. Ondan korkuyorum sanmıştım ama farkına vardım ki öyle olsa beklediğim yer hastane koridoru değil odam olurdu. Hatta belki de koşarak Tilki'den yardım isterdim. Ya da en basitinden farkında değilmiş gibi davranırdım. Kanıtlayamayacağını biliyordum ne de olsa.

Ama saatlerdir nedenini anlayamadığım bir şekilde burada oturuyordum. Kalbimde garip bir ağrı vardı ve nefes aldıkça göğüs kafesime batan bir his burnumun ucunda zonklayan garip bir hisse dönüşüyordu.

Tuna'yı kanlar içinde yerde yatarken gördüğüm andaki gibi şiddetli değildi ama oradaydı işte. Korkuyordum.

"Canım?"

Hale'nin sesiyle bakışlarımı diktiğim boş zeminden çektiğimde onun sıcak bakışları beni karşıladı ve elindeki karton bardağı bana uzatırken yüzünde yorgun bir gülümseme belirdi. Bardağa uzandım.

"Teşekkür ederim."

"Neden arkadaşının yanında değilsin. Asrın..."

"Burada beklesem daha iyi. Kalabalık yapmayayım." Ona daha fazla açıklama yapamayacağım için sözünü yarıda kesmiştim. Nedenini anlamasa da gülümseyerek başını salladı. "Durumu nasıl?"

"Stabil." Gözlerimi yumdum. Ala beklediğimiz gibi onu hayata döndürmüştü ama durumu geldiğimizden beri kritikti ve nedenini bizden başka kimsenin anlayamadığı bir şekilde Ala'nın da durumu kötüydü. Aslında nedenini tahmin edebiliyordum. Bir keresinde Ala'nın almak ve vermek aynı oranda ilerler dediğini hatırlıyordum. Ne kadar verirsen o kadar alman gerekir. Ala tüm gücünü Çağın'a vermişti.

Plastik Ruhlar MezarlığıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora