Bölüm 16 "Alev"

37 10 65
                                    

"Ve tüm sesler sustu. İçimdekiler bile."


Bölüm Şarkısı - Imagine Dragons - Demons

I wanna hide the truth
I wanna shelter you
But with the beast inside
There's nowhere we can hide


I wanna hide the truthI wanna shelter youBut with the beast insideThere's nowhere we can hide

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ona bir sır vermiştim.

Onunla beni bir otel odasına hapsettiğim geçmişim, şimdi onun soğuk bir gecede bana verdiği sırra hapsolmuştu. Üstelik bizi bu geceye hapseden sadece onun parmaklarından çıkan alevler değildi.

Bizi hapseden şey bana yarasını göstermesiydi.

Bana onu vurabileceğim bir yer göstermişti. Korkusuzca. Belki de bu yüzden onu vurmak için tetikte bekleyen aklım, bana güvenmesinden dolayı içimi kemiren karışık duygularıma meydan okuyordu. O yüzden Tilki'ye ne diyeceğimi hala bilmiyordum.

Bana güvenmişti. Ona daha önce ihanet etmeme rağmen, buradan kaçmak için her şeyi yapabileceğimi bilmesine rağmen bana güvenmişti.

Ben bile kendime güvenmezken o bana güvenmişti.

"Bu...muhteşem bir şey." diye fısıldadığımda kaşlarını kaldırdı. Benden çok daha başka bir tepki beklediğinden emindim ama yalan söylemeyecektim. Parmaklarının arasında tuttuğu güç muhteşem bir şeydi.

"Bu bir lanet." Fısıltısı acı doluydu.

"Nasıl baktığına göre değişir. Ondan kurtulmaya çalışırsan bir lanet olur. Peki onu kullanırsan? Onu kullanabilirsin. Onunla istediğin her şeyi yapabilirsin." Parmaklarının arasında sönmeye başlayan aleve büyülenmiş gibi bakıyordum. Hala şaşkındı ama bahsettiğim şeyi anladığını belli eden bir nefes sesi verdi.

"İnsanlara zarar verebilirim."

"İnsanlar buna sahip olmadan da birbirlerine yeterince zarar veriyorlar Asrın."

Gözlerini yumduğunda parmaklarımı tereddütle avcunun içine değdirdim. Hala sıcaktı ve parmak uçlarım sert avucuna değdiğinde gözlerini tekrar açıp bana baktı.

"Korkmuyor musun?"

"Neyden?" Sorum gerçekti. Gerçekten anlamadığım için sormuştum ama o yüzünü benimkine biraz daha yaklaştırırken tehlikeli bir gülümsemeyle baktı.

"Ateşten."

"Sence?" Kaşlarımı kaldırdım. Gülümsemem onunkiyle aynıydı.

Güldüğünde önce bakışlarını yere sonra da yüzünü geriye çekerken tekrar bana çevirdi. Tekrar konuşurken yüz ifadesi durgunlaşmıştı.

"Zaten artık daha iyi kontrol edebiliyorum. Devran..."

"Neden seni diğer seçilmişlerden ayırdı?" sözünü kestiğim sırada gitmek için toparlanmaya başlamıştı. Kadehlerde kalan şarabı döküp sepete yerleştirirken yüzüme bakması için başımı ona doğru eğdim. "Neden koruyucusun?"

Plastik Ruhlar MezarlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin