Bölüm 20 "İsyan"

43 4 8
                                    

"Sevdiklerimi kaybetmeye alışıktım. Ama ruhumu bir mezarlığa çeviren şey bir ihtimali kaybetmek oldu. Sevme ihtimalini kaybetmek."

Bölüm Şarkısı : Mor ve Ötesi - Ağrılar

Yarınlar mı var?
Ve kim bu ağrılar?
Yarınlar yalan, yalan tüm aynalar
Yüzünden korkma

Yarınlar mı var?Ve kim bu ağrılar?Yarınlar yalan, yalan tüm aynalarYüzünden korkma

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Korkusuz bir insan değildim.

Doğrusu, hayatımın bazı evrelerinde gereksiz bir cesaretim olduğunu söyledikleri olmuştu. Üstelik buradan kaçabilen tek koruyucu bendim. Saldırgandım, bazen düşüncesiz hatta bazen de acımasızdım. Ama asla korkusuz değildim.

Herkes gibi ben de ölmekten korkuyordum. Ama yaşamaktan korktuğum kadar değil. Çünkü Akademi'de ölüm cezalarının gerçekten bir suç işlediyseniz armağan olacağını bilirdik. Onların cezalandırmak için daha kötü yöntemleri vardı. Özellikle Devran Sancak'a canımı alması için yalvardığım çok zaman olmuştu.

"Üzücü." dediğinde Tarık'a bakmadım ama o yüzünü eğip benimkiyle eşlerken özellikle bakışlarındaki acımasız ifadeyi görmemi sağladı. Benim ifadem umursamaz olsa da terleyen avuçlarımı pantolonuma silmem gerekmişti. "Sevgilin gitmene öylece izin verdi."

"Sevgili değiliz."

Diğer iki asker arasında bir gülüşme koptu.

"Düzüşüyorsunuz ama değil mi?"

"Bence kesin düzüşüyorlar. Asrın'da tam daddy tipi var." Daha sonra sarışın olan kaşlarını çatıp ötekine doğru parmağını sallayarak Asrın'ı taklit etti ve diğeri de buna kahkahayla güldü. "Cezalısın. Şimdi diz çök ve..."

"Ağzını topla." Sarışın olana doğru atılıp tırnağımı yüzüne geçirdiğimde Tarık beni kolumdan tutup çekti ama bakışları alayla askerlerin üzerindeydi. Diğeri bana doğru öfkeli bir adım attığında onu da iterek benden uzaklaştırmıştı.

"Seni var ya şimdi burada..."

"Beyler." dedi uyarıcı ama aynı zamanda da keyifli bir sesle. Gözlerimi devirirken önüme döndüm. "Özel hayata biraz saygınız olsun. Zaten kız üzgün." Dudaklarını bükerek bana dönünce adımlarımı hızlandırdım ama beni tutan parmakları sayesinde o da aynı oranda hızlanmış ve bakışları benden ayrılmamıştı.

Askerler kendi aralarında konuşmaya devam ediyorlardı ama onları görmezden gelmeyi seçmiştim. Aslında kaybedecek bir şeyim yoktu. Onlara zarar verebilirdim. En fazla ne olurdu ki? Beni onlar öldürürlerdi. Zaten ölecektim.

Ama içimde ufak da olsa bir umut olduğunu onları görmezden geldiğimde fark etmiştim. Asrın'ın gelmesini mi umuyordum? En azından Devran'ın karşısında durmasını ve beni korumasını... Bunu yapmayacağını biliyordum. Yapamazdı. Ama içimdeki umut ona tutunamayacağım kadar sönük olsa da görmezden gelemeyeceğim kadar da parlaktı.

Plastik Ruhlar MezarlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin