BÖLÜM 12 "İz"

67 15 50
                                    

"Mutlu insanlar birbirlerine benziyordu; mutsuz insanlarınsa hep bir hikayesi vardı ve benim hikayem, kaleminden kan damlayan bir şairin son sözleriydi."

Bölüm Şarkısı : Gary Jules - Mad World

The dreams in which I'm dying are the best I've ever had;
I find it hard to tell you;
I find hard to take;
When people running circles its a very, very - mad world, mad world

The dreams in which I'm dying are the best I've ever had;I find it hard to tell you;I find hard to take;When people running circles its a very, very - mad world, mad world

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Çocukluğumdan beri içinde debelenip durduğum bir bataklıktı mutsuzluk. Bana sevmeyi öğretmeden önce sevginin avuçlarıma bıraktığı ve hayat çizgilerimin çukurlarına sızan kan lekelerini öğrettiler.

Belki de bu yüzden çok yalnız bir çocuktum. Çünkü Devran her seferinde bana onlar gibi olmadığımı hatırlatırdı. Bunu anlamam için benimle oyunlar oynar: günün sonunda hep onun kazandığı bu oyunları gerçekliğim haline getirirdi. Öyle ki biri uykumda saçlarımı okşasa onun sesini duyardım. "Hadi küçük kızım." derdi rüyalarımda. "Oyun vakti."

O yüzden çocukken hiç oyun arkadaşım olmamıştı. Oyunlar benim için canımı acıtan birer eğitimden ibaretti ve her oyunun bir kaybedeni olurdu. Kaybeden hep ben olmuştum.

Ama tüm bunlara rağmen kalbimdeki o çamurlaşmış yer bencilce bir sevgi açlığıyla yine kendine bir kurban bulmuş; Tuna'yı da kendiyle birlikte o bataklığa hapsetmişti. Benim sevgim içine düşeni aşağıya çeken bir bataklığı andırıyordu ve bunu çok daha önce öğrenmiş olmam gerekirdi.

"Maral..." Asrın'ın bakışları elime kaydığında panikle oturduğu yerden kalkıp önümde diz çöktü ve ben ancak elimi zorla çekip avuçlarının arasına aldığında yumruğumda yavaş da olsa iyileşmeye başlamış yarayı tekrar banka sürterek kanattığımı fark edebildim. Uykudan uyanmış gibi bakışlarımı kaldırdığım sırada yumruğumun üzerine kaşlarını çatarak bakmıştı. "Ne yaptın sen?"

"Çok acıyor." Bakışlarım bomboştu bunu fark ettiğindeyse kafasını hafifçe eğip bakışlarımdaki sisli ifadeyi yakalamaya çalıştı.

"Biliyorum." dediğini duydum. Sonra elimi hafifçe kaldırıp yaranın üzerine üfledi. Nefesi ılık bir rüzgar gibi tenimi okşadığında kalbimin üzerine batan cam parçalarının biraz daha derine indiğini fark ettim. Fiziksel acım azalırsa ruhumdaki bu derin kesiğin daha fazla kanayacağını biliyordum. "Keşke bu acıyı senden söküp alabilsem."

Sözleri bir bıçak gibi ruhuma saplandığında Asrın'ın elini bırakıp ayağa kalktım ve bana şaşkınlıkla bakan gözlerine öfkeyle karşılık verdim.

Gözlerinin çevresindeki kızarıklığı da, onun da benim gibi ağlamamaya yemin etmiş gibi boğazına dolan sıtmalı hıçkırıkları yuttuğunu da, o an fark etmiştim. Bu, garip bir şekilde acıma iyi gelen bir görüntü oldu. Onun acısı acıma iyi geliyordu çünkü bu acıyı ancak en az benim kadar suçlu biriyle paylaşırsam nefes alabilirmişim gibi hissediyordum.

Plastik Ruhlar MezarlığıWhere stories live. Discover now