💋04💋

2.9K 187 24
                                    


Şimdi sakin oluyoruz bebeğim...

Hedef belli...

Saat dört yönündeki masada tek başına oturup ders çalışan yakışıklı seninki.

Dobarlan Devin!

Derin bir nefes alıp elimde tuttuğum iki kahveyle birlikle omuzlarımı dikleştirdim. Önce boğazımı temizledim, ardındansa saçlarımı başımı sağa sola sallayarak arkama attım.

Tek yapmam gereken Okan şahsını koleksiyonumun son parçası yapmak!

Seni nikahıma alacağım aslanım!

Ufak adımlarla masasına ilerlediğim sırada boynunu ovuşturarak başını kaldırdı. Yüzü buruşmuştu erimin. Çok ders çalışmaktan adam ne hale gelmişti ya!

Gözlerini aralayıp gözlüklerini çıkardığı sırada ona doğru yaklaştığımı fark edip başını benden tarafa çevirdi. Göz göze geldiğimiz an maşallah tam bir hanım hanımcık gülüşümü dudaklarıma kondurdum. İzinsizce yanındaki sandalyeye oturduktan sonra elimdeki kahvelerin birini onun önüne koydum.

"Afiyet olsun filintam!"

Önüne koyduğum bardağa bakıp bana döndü ve afallamış bir ifadeyle "Ne?" diye mırıldandı. "Anlamadım? Beni biriyle mi karıştırdınız."

Başımı iki yana salladım. Kolumu sandalyesinin sırtına uzatıp diğer elimi de masaya yasladım. Şu an onu tam olarak kıskacıma almıştım.

Hep kızlar mı kötü çocuklardan hoşlanacak canım?

"Ne çabuk unuttun dün konuştuklarımızı? Geleceğim dedim, geldim."

Gözlerini kısıp biraz geri çekildi. Aydınlanması beklediğimden kısa sürdüğünde dudakları hayretle aralandı ve bana döndü. "Sen şu deli kadınsın?"

"Tam üstüne bastın, ayağını kaldır!" diyip hızlıca geri çekildim ve kahvemden bir yudum alırken okuduğu kitaba doğru eğildim. "Bakayım ne çalışıyorsun?"

Kitabı kendine doğru çekerken "Devin rica etsem kalkar mısın masamdan?" diye sordu bıkkınca. "Seni reddetmiştim. Sevmem böyle yılışık hareketleri!"

"Onu da sevdiririz." dedim usulca. "Kahveni iç, soğumasın."

"Kafeine alerjim var benim." derken kahveyi itti.

Ona şaşkınlıkla döndüm. "Nasıl ya?" dedim hayretle. "Ben nasıl sana tuzlu kahve içireceğim o zaman?"

Gözlerini kısarak bana döndüğünde bir süre cidden ne diyeceğini şaşırmış gibi görünüyordu. Fakat en sonunda pes etmiş olacak ki sandalyesini iterek ayaklandı ve kitabı kapatıp çantasına attı.

"Seninle uğraşacak boş vaktim yok."

Dudağımın içini ısırırken bir süre toparlanmasını seyrettim. Ardından bende sandalyemi itip içmediği kahveyi ve kendi kahvemi alıp peşinden adımlamaya başladım.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordum. "Derse mi?" diye ekledim ama cevap alamadım. "İşin kaçta bitecek peki? Benim dersim yarım saat sonra. Beni bekler misin? Çıkışta bir şeyler yaparız!" duraksadım ve sırıttım. "Merak etme ilk günden seni yatağa atmak gibi bir planım yok."

Adımları aniden durunca kahvemden hızlı bir yudum alıp arkasından bende durdum. Bana döneceğini sansam da dönmeyip olduğu yerde durdu. Başımı yana eğip suratındaki ifadeyi okumaya çalıştım ama göremeyince yan yan yürüyüp önüne geçmeye karar verdim.

"Dondun kaldın aşkım." dedim rahat bir tavırla. Tam yanından geçeceğim an omzuma yediğim darbeyle birlikte öne doğru savruldum ve elimdeki dolu bardak çalkalanarak döküldü. Sıcak kahve elimi yakarken tam yanında durduğum Okan'ın üstüne doğru bir anda savruldum. Ufak bir çığlık atarken yanan elim titredi ve kahve bardağını daha fazla tutamayıp yere düşürdüm.

Okan bana doğru döndüğü an ona çarpacağımı anlayınca birkaç adım geri çekildi ve kollarını uzatıp omzumu tuttu fakat ben bir anda kendimi Okan'ın göğsüne yapışmış buldum. Yani geç kaldın yiğidim! Benimle duvar arasında kalmıştı.

Elime batan bin iğneyi göz ardı ederek başımı kaldırdım. Başımın tepesi tam çenesine denk geliyordu.

Allah'ım tam olarak başımı boynuna saklayıp uyumalık bir adam değil mi!

Hafifçe sırıttım. Hala şaşkın olan ifadesi ve omzumdaki ellerine kısa bir göz attım ve bedenlerimizin birbirine değiyor olduğunu da hesaba katarak "Kaslı mısın sen?" diye sordum. Afallaması büyüdü.

"Aslında zayıf duruyorsun ama..." diye mırıldandığımda kaşlarını çatıp omuzlarımdaki ellerini itti. Birkaç adım geri çekildim ve tatlı tatlı gülümsedim. "Hemen kızma!"

Gözlerini sinirle kıstı. "Seninde göğüslerin 90 gibi duruyor ama belli ki 80'miş."

Hiç aldırmadan omuz silktim. "85 B giyiyorum. Tutturamadın!"

Hayretle aralanan dudakları tek kelime edemeden kapandı ve sadece "Pes sana!" dedi. "Cidden pes!"

Herhalde pısıp kafasına çanta falan yapıştırmamı beklemişti.

Yanan elime kısa bir an göz atıp yeniden ona döndüm. "Okancığım dersin kaçta bitecek?"

"Bitmeyecek Devinciğim! Defolup gider misin?"

Sırtımdaki çantayı düzeltip kolumdaki saate göz attım. "Tamam bugünlük seni serbest bırakacağım." dedim. Elimdeki acı her geçen saniye daha da artıyordu ve katlanılmaz oluyordu. "Yarın yine görüşürüz. Olur mu?"

"Olmaz!" dedi aksi bir sesle. Ona aldırmadan öne doğru uzandım ve omzundan destek alarak yanağına bir öpücük bıraktım. "Tamam o zaman, yarın görüşürüz."

Hızlıca geri çekildiğimde şaşkınlıkla bana bakakalmıştı. Öylece kalışına aldırmadan ona el salladım ve mimarlık fakültesinden acele adımlarla çıktım.

Soğuk hava bedenime çarptığında ise olduğum yerde birkaç kez zıplayıp iki fakülte ilerideki Tıp'a doğru koşmaya başladım.

"Yandım, yemin ederim yandım bittim!"

İlk Öpücük | TextingWhere stories live. Discover now