💋39💋

1.9K 132 8
                                    


"Best Friend Forever'ımın doğum günümü unuttuğuna inanamıyorum ya!" diyerek sabahtan beri ağır ajitasyon yapan Niloş'u o an kafam hiç kaldıracak halde değildi. Dün peş peşe girdiğim derslere ek sabahtan beri sürttüğüm hastane köşeleri de bu işe bulaştığından beridir iyi hissetmiyordum. Buna ek bir de en dost arkadaşımın bu travma etkisi yaratan spekülasyonları da eklenince ağlayasım falan geliyordu.

Benim her sene belli dönemlerim vardı. Sene yorgunluğumu dönem yorgunluğu mu bilmem ama bi' tükenmişlik kapımı çalar, zorla mikrofon tutardı hayatıma. İşte o dönem, bu dönemdi.

Ağlamam gerekiyordu. Katılasıya, içim çıkana kadar ağlamam sonra da üç gün uyuyup kendime gelmem gerekiyordu.

Bu ağlama seansı bana iyi gelecek, yaralarımı saracaktı.

"Tamam uzatma Niloş..." dedim sitemle. "Nerede partı vereceksin?"

Hemen koluma girip "Deniz kenarında harika bir kafe buldum. Orayı kapattırayım diyorum. Geniş hem! Güzel ve ferah. Çok sarhoş olanı denize atıp kurtuluruz da... Ne dersin?" dedi.

Keşke benim babam da zengin olsaydı... En azından daha az çocuk yapsaydı. Böyle miras sekize bölününce bize pek bir pay kalmıyordu maalesef.

"Sen bilirsin." dedim bir kez daha. "Ne zaman yapacaksın? Doğum günün hafta içi."

"Cuma günü." dedi sitemle. "Herkesin kafa dağıtması için mükemmel bir gün."

"En mübarek günde milleti içirip sarhoş etmekte tam senin gibi müminin işi." dediğimde omzuma vurup kolumdan çıktı.

"Partime sevgilin de davetli canım." dedi imalı imalı. "Eskileri de çağırmamı istiyorsan beni biraz daha zorlamalısın."

"Kardeş misin kalleş misin belli değil." dedim sitemle. "Sırf senin sevgilin yok diye mi yapıyorsun?"

Sırıttı. "Geçen gün bir çocukla tanıştım bizim kafenin orada. Muazzam bir şerefsiz, ondan yürüyeceğim vallahi."

"Yağız'a ne oldu?" diye sordum usulca. Kardeşime kancayı takmaktan vazgeçmesi iyiydi. Yağız, şey bir çocuktu... Şerefsiz ve içli...

"Onu İzmir'e dönünce düşüneceğim."

"Kardeşimden vazgeçmek için kaç para istiyorsun, söyle?"

"Bir milyon versen yeter."

"Eski Türk Lirası'yla mı?"

Kaşları havalandı. "Ne kadar eskisinden bahsediyorsun?"

"Altı sıfır atılmadan önce."

Sırıttı. "Ay ben gidiyorum." dedi bir anda. "Görüşürüz."

El salladıktan sonra asansör düğmesine basıp beklemeye başladım.

"N'aber Devin?"

Yan tarafımdan gelen sesle döndüğümde Yiğit'i görünce el salladım. "İyidir, sen?"

"Benden de." duraksadı ve elindeki bardağı buruşturup çöpe attı. "Seninkinden ne haber?"

"Benim ki?" deyip durdum ve sırıttım. "Ha, aşkımın mimarından bahsediyorsun sen!"

Kaşları çatıldı. "Aşkının mimarı mı? O nasıl hitap be!"

"Hani mimar ya..."

Bana acır gibi bakıp elini kafamın üstüne koydu ve salladı. "O da sana kalp doktorum mu diyor? Ne rezil ve iğrenç bir çiftsiniz siz öyle. Midem bulandı."

Elini itip göğsüne vurduğum sırada sırıtıp geri çekildi. "Tamam kızma. Ama görmemiş gibi de isim takma şu adama."

Omuz silktim. "Benim aşkım değil mi? İstediğimi derim, sana ne?"

Güldü.

"Sende ne var ne yok?" diye sorduğumda derin bir nefes aldı. Ellerini önlüğünün cebine sokup uzaklara dalar gibi baktı.

"Hiçbir şey yok be kızım!" dedi. "İşte sana bir yürüyeyim dedim," duraksadı ve yüzünü buruşturdu. "Son anda yırtmışız."

"Elimin tersindesin, Allah'ına kavuşturacağım seni şimdi."

"Benim Allah'ım yok, ateistim ben." dedi ve ellerini iki yana açtı. "Her şey bilim!"

Elimi yumruk yapıp ona doğru savurdum. "Benim var ama." diye tehdit ettim. "Tanışmak ister misin?"

Gelen asansörle şahane sohbetimiz kesildi ve bana yol gösterdi. "Geçin Allah'lı hanımefendi."

Ona göz devirip önden kabine bindim.

Çevremde akıllı insan yoktu. Bi' tane vardı, o da benden uzaktaydı şimdi.

💋💋💋
Hello! Aylar oldu gelmeyeli, haklısınız. Yeni bir kitaba başladım, onun gazıyla burayı biraz boşladım ama bi' daha yapmayacağım, söz. Bundan sonra devamkeee!

İlk Öpücük | TextingWhere stories live. Discover now