💋72💋

1.2K 123 26
                                    


Koca salonda bir sağa bir sola doğru adımlarken bir yandan da daha bu sabah kaç para bayılıp yaptırdığım manikürlü tırnaklarımı yemeye başlamıştım. Eğer Polat Alemdar'ın yan sanayisi, hatta ikinci şubesi gibi bir babaya sahipseniz sadece tırnak yemek büyük bir nimet olurdu sizin için. Yoksa buna ek olarak saç yolma, yüz tırnaklama gibi ruhsal bozukluk semptomları sergileyip kısa zamanda en yakın Ruh Hastalıkları Hastanesine yatırılırdınız.

"Yok! Vallahi yok!" dedi annem telaşla salona adım attığında. Sesiyle birlikte kapıya dönüp ona doğru adımlamaya başladım. "Bulamıyorum! Yemin ediyorum bazanın altına, dolabın içine bile baktım ama yok! Koskoca adam puf oldu kayboldu Devin!"

Bahçe kapısından içeri giren Damla, Yağmur ve Oğuz'un da bakışlarından anlamıştım ki babam onlarla da değildi.

Okan, bana evlenme teklifi ettikten sonra hem yüzüğüm de yokken bizimkilerden saklamaya kadar vermiştim. Sadece bir hafta saklayacaktım... Eğer hemen ertesi gün söylersem kalpten gider, bir de benim tatile çıkmama izin vermezdi.

Öyle de yaptım! Tatilden döndükten sonra da depresyonumun son bulduğunu, Okan'ı atlattığımı sandı biricik fatherım.

Tabii Okan'dan ayrılmadığımdan haberi yoktu.

Bu defa dışarı çıkıp Okan'la rahatça takılmak hoşuma gitti. Bir yandan staj, sonrasında da Okan'la birkaç saat ruhuma ilaç gibi geliyordu. Olası bir kavgayı göze alamadım... Huzurum bozulsun istemedim işte!

Fakat Okan aradan geçen günlerin sonunda yeniden babamla görüşmek istediğini dile getirince dün akşam, bombayı evimizin geniş salonunda güzel bir akşam yemeği eşliğinde patlatıverdim.

Tahmin edilemeyen bir şey oldu. Babam dün akşam, ertesi gün Okan'ın tanışmaya geleceğini öğrenince ne masayı dağıttı ne de senelerdir evin vitrininde sergilediği şef bıçaklarını bilemek için ortaya çıkardı.

Önce birkaç saniye kendi yaptığı lokanta usulü lezzetli mi lezzetli bifteğine baktı uzun uzun. Ardından bardağındaki sudan birkaç duyum alıp hiçbirimize bakmadan sandalyesini itip ayaklandı. "Hepinize afiyet olsun." dedi ve odasına çıktı.

Aslında o an kötü bir şeyler olduğunu anlamam lazımdı ama sadece düşünmek istediğini sanıp onu yalnız bıraktım.

"Nereye gider ki? Telefonunu da açmıyor." diyen Damla gözlerinden okunan bir korkuyla hepimize bakıyordu. "Ya başına bir iş geldiyse babamın?"

"Ay sebebi mi oldum adamın!" dedim telaşla. Artık ellerim titriyordu. Oğuz dehşete kapıldığımı görüp koluma girdi.

"Abla saçmalama! Babamdan bahsediyoruz ya! Başına ne gelebilir?"

"Bana bakın! Evlat falan dinlemem, bana kocamı bulun hepinizi kapı dışarı ederim hee!"

Yağız, Esin ve Ersin'le izlediği çizgi filmden başını kaldırıp anneme döndü. "Sende ne koca delisi çıktın be! Hayır, evde kaldın da son çare seni bizimki mi aldı nedir? Bu ne bağlılıktır..."

"Sen nereden anlayacaksın..." dedi annem burun kıvırarak. "Senin kocan yok ki!"

"Getiriyim mi sana bir damat? İster misin?" diyen Yağız'a ters ters baktım.

"Şu an nasıl bir krizin ortasında olduğumuzun farkında mısın?" dedim sertçe. "Baban kaybolmuş, annem çıldırmak üzere, ablan evlenemeyecek, sen hala çizgi film izliyorsun!"

Sırıttı. "Normalde de sevmezdim zaten." dedi ve aniden durdu. "Bu arada beni adam yerine koymayan sizdiniz. Beni şu ikiliye göz kulak olmam için buraya bıraktınız o kadar! Sorsanıza babam nerede, diye?"

"Babam nerede?" dedim aksi bir sesle.

Arkasına yaslandı. "Aşağı sokaktaki balık tuttuğu arkadaşı Niyazi amcanın evinde." duraksadı. "Niyazi amcanın karısı arkadaşlarıyla tatile gitmiş. Niyazi amca da yalnızlığını babam ve birkaç arkadaşı eşliğinde barbekü yaparak kutluyor."

Salon... Ölüm sessizliğine boğuldu. O an sabahtan beri tonla sesten ne kadar yorulduğumu hissettim ve kendimi tekli koltuğa attım.

"Esin, bana telefonumu getirir misin?"

Esin oturduğu yerden kalkarken "Nerede abla?" diye sordu.

"Mutfakta bıraktım sanırım."

O odadan pıtır pıtır çıkarken Oğuz koltuğa yaslandı. Damla ve Yağmur oluşan gergin havadan uzak kalmak ister gibi masaya geçtiklerinde annem de Yağız'ın paylamakla meşguldu.

Esin telefonumu bana uzattığında elime aldım ve önce Okan'ı aradım.

Benim sessiz hareketlenmelerim herkesin duraksamasına sebep olurken Okan aramama çok geçmeden cevap verdi.

"Efendim sevgilim?"

Sesini duymak tüm sinirlerimi alt üst ederken başımı havaya kaldırıp akmak için hazırda bekleyen yaşları geri gönderdim. Kısa bir an yutkunmaktan konuşamadığım gibi ne diyeceğimi de bilemedim.

"Devin, bir şey mi oldu?" dedi telaşla. "İyi misin?"

"İyiyim..." dedim en sonunda. "Okan, bugün bir aksilik çıktı da... Başka gün yapsak... Yani, ben-"

"Sorun değil." dedi anlayışla. "Başka bir şey olmadığından emin misin? Seni üzen şeyin tanışmamızın ertelenmesi olamaz değil mi?"

Yanağıma akan yaşı silerken tebessüm ettim. "Sonra anlatırım sana, olur mu?"

"Tamam..." dedi yine üstelemeden. "Seni seviyorum."

"Bende seni." dedim ve telefonu kapattım. Annem mahcubiyet dolu gözlerle bana bakarken usulca ayaklandım ve derin bir nefes aldım. Gözlerimin anında kızardığından neredeyse emindim ama bozmadım kendimi.

"Kızım..." dedi annem bana doğru adımlarken.

"Sorun değil anne." dedim. "Okan bana evlenme teklifi etti. Bende kabul ettim. Bundan iki sene sonra düğünüme gelmek isterse babam da davetlidir ama ona verdiğim hakkı kaybetti. Bundan sonra evleneceğim adamla onu tanıştırmak için çabalamayacağım. Sizi sonra, bir ara tanıştırırım."

"Abla!" diyen Oğuz restime karşın ellerimi tuttu. "Babamı biliyorsun... Art niyeti yok ya!"

"Var ya da yok." dedim omuz silkerek. "Artık onun oturup düşünmesi gerekiyor. Ben onu incitmemek için elimden geleni yaptım ama o, bana, benim ona yaklaştığım gibi yaklaşmadı ilk defa!" duraksadım ve anneme döndüm. "Başta beni kıskanıyor diye hoşuma gidiyordu ama boku çıktı işin. Bu kıskançlığı aştı..."

Ellerimi çekip sadece telefonumla evden çıkmak için kapıya yöneldim.

"Nereye?" diye sordu annem.

"Biraz dolaşmak istiyorum." dedim sadece.

💋💋💋
Polat bokunu çıkardın Polat! Bir çocuk gibi saklanmadığın kalmıştı, o da oldu. Tam oldu!

İlk Öpücük | TextingWhere stories live. Discover now