💋51💋

1.6K 144 12
                                    


"Olmuyo' kızlar!" derken dolan gözlerime elindeki çantasını yelleyen Ebrar'ın da gözleri dolmuştu.

"Ay, ağlayacak bu! O ağlarsa bende ağlarım Murat'a! Tutun şunu..."

Hafifçe gülüp elini başına atan Kübra "Ben atlattım kızlar, sizde unutursunuz!" derken masanın üstündeki bardağı kafasına dikip içinde kalan son yudum içkiyi de midesine yolladı. "Bakın ben ne güzel atlattım. Unuttum bile çoktan..." duraksadı ve aniden doğruldu. "İnci gibi parlak güzel gülüşünü unuttum, yeşil gözlerini unuttum, gür saçlarını unuttum, elimi tuttuğunda...tuttuğunda kalbimin hızlı hızlı çarpışını da atlattım. Artık öyle çarpmıyor kalbim." diyip ellerini kalbinin üstünde birleştirdi. Ellerini masadan çekince biraz yalpaladı ama Nefise düşmesine engel oldu. "Artık kalbim öyle çarpmıyor çünkü...kalbim artık atmıyor."

Tüm gece olduğu gibi bir kez daha ağlamaya başladığında Ebrar bana yelpaze yapmayı bırakıp Kübra'ya döndü ve ağlamaya başladı. O da iyi dayanmıştı.

Olduğumuz masada dört kişi acı içinde kıvrandığımız sırada dans etmeyi bırakıp yanımıza gelen Niloş gülerek kadehini kaldırdı. "Yeni yaşım aşk getirsin mi bebişlerim?"

Dili zor dönen Kübra "Bana nişanlım getirsin!" dedi.

Nefise hepimize bakıp arkasına yaslandı. "Hiç iyi hissetmiyorum."

Niloş ona doğru eğildi. Yüksek sesli müzik yüzünden zor duyuluyordu. "İçki mi dokundu aşkom? Lavaboya gidelim mi?"

Nefise başını iki yana salladı. "Gerek yok! Bunları gözümüzün önünden bir dakika ayırırsak neler olur kestiremiyorum."

Niloş üçümüze de bakıp elindeki bardağı masaya sertçe bıraktı. Müziğin sesi kademeli olarak azalırken sesi her saniye daha net çıkıyordu.

"Sen Kübra!" diye bağırdığında Kübra tek gözünü açıp ona baktı. "Nişanlın olacak o adam seni terk etti! Uzun süredir birlikteydiniz! Bu yaz düğününüz vardı ama bıraktı seni! Unut şu lanet adamı. Hak etmiyor seni!"

Sonra Ebrar'a döndü. "Ne var sanki terk edindin diye? O adamdan ayrılmak için geç bile kalmışsın. Adam sana üçüncü kez boynuz takmış be! Ruhun duymamış ikisini de üçüncü de yakaladın diye mi üzülüyorsun şimdi? Adam seni aldattı, üstüne birde küstah küstah terk etti! Erken ayıp sende onu aldatacaktın da mal gibi ağlamaktan geç kaldın geri zekalı! Bir damla daha gözyaşı dökersen sana yerleri temizletirim kül kedisi!"

"Ve sen!" diyerek bana dönünce anında yerime sindim. Ben ağlamamıştım ama o konuştukça ağlayacaktım. "Hayatından bir sürü adam gelip geçti hangisinde bu hale düştün sen? Hangisinde? Seni geçmişin için yargılayacak bir adama mı kanacaksın cidden? Alt tarafı bir adam yani! Bırakırsın ötekine geçersin olur biter. Ağlamak zırlamak yok! Hem sen bu adamı iddia için ayartmadın mı? Çok dertleniyorsan alırım sana elbiseni biter! Sus! Biraz daha devam etsen ölecekmişsin adam için be!"

Gözlerimden düşen birkaç damla en beklemediğim anda oldu. "Sen aptal mısın?" diye sordum ona. "Ben ona uzun zamandır aşığım derken dalga mı geçiyordum?"

Oturduğum sandalyeyi sertçe ittim. "Ne zaman beni ciddiye alacaksınız ya? Ne zaman! Ben o adama aşığım diyorum size! Dalga geçmiyorum, ciddiyim diyorum. İddia umrumda bile değildi anlıyor musun? O iddiadan önce de aşıktım ben ona, iddiadan sonra da!" diye bağırdığım sırada ortalık garip bir sessizliğe büründü. "Ben aşık olamaz mıyım? Böyle yetiştirildim. Nefise gibi bir kişiyi beklemedim diye mi ciddiye alınmıyorum? Kübra gibi nişan takmıyorum diye mi ciddiye alınmıyorum yoksa? Ebrar gibi birinden ayrıldıktan sonra üç ay ona saygı duyup beklemiyorum diye mi?"

Ellerimi iki yana açtım. "Evet, o iddia olmasa bu kadar cesur olamazdım. Gidip Okan'ı kendime aşık etmezdim... Uzun süredir aşık olsam da olmasam da! Haklısın..."

"Devin!" diyerek araya giren Nefise bana endişeyle baktığında kızlar da önce ona, sonra arkama odaklandılar. Ellerim titrerken arkama usulca döndüm. Gördüğüm kişiyle birlikte kalbim korkuyla çarpmaya başladı. "Okan..."

Elindeki çiçek buketini ifadesiz bir şekilde ayak ucuma fırlattı ve başını iki yana sallayıp arkasını döndü. Mekanın çıkışına doğru adımladığında ayaklarım yere yapışmış gibi hareket edemedim.

Elimi dudaklarıma bastırıp "Duydu..." diye mırıldandım. "Böyle olmaması gerekiyordu. Yanlış anladı beni..."

"Devin..." diyerek koluma dokunan Ebrar'ın elini ittirdim.

Sırtım masaya dönük ayak ucumdaki çiçeklere baktığım sırada cam bardağın masaya çarpan sesini duydum. Akabinde de "Hiçbiriniz umrumda değilsiniz." dedi Nilüfer. "Alt tarafı bir adam için düştüğünüz durumlara bakın. Midemi bulandırıyorsunuz."

Nefise'nin onu yatıştırmaya çalıştığını duydum ama aldırmadım. O da aldırmamış olacak ki ellerini çırptı ve yüksek sesle bağırdı. "Açın şu müziği! Sarhoş olup deli gibi dans etmek istiyorum. Bu benim doğum günüm!"

Alayla güldüm. Yerden çiçeğimi alıp masaya koyduğum çantamı elime aldım ve ona döndüm. "Doğum günün kutlu olsun!" dedim sertçe. "Seni mide bulantından kurtarayım o zaman. Bundan sonra arkadaşlığımız bitti."

Gözleri bir an dalgalandı. Yine de ifademi bozmadan telefonumu da alıp mekandan dışarı çıktım.

Yüzüme vuran soğuk rüzgarla dudaklarım titrerken mekanda yeniden müzik sesi yükseldi. O kadar yükseldi ki benim hıçkırıklarımı bile susturdu hatta.

💋💋💋
Ne oluyor ya?

İlk Öpücük | TextingWhere stories live. Discover now