💋15💋

2.2K 162 20
                                    


Otobüsten indiğim an derin bir nefes verip toparlandım. Ufacık tefecik evimden buraya gelmem tam tamına kırk üç dakikamı alırken nasıl dağılmam? Hele ki kırk üç dakikanın hepsini ayakta geçirirken...

Yavaş adımlarla fakülteye doğru ilerlerken bir anda adımın seslenilmesiyle durdum. Malumunuz pek kullanılan bir isim değildi.

Başımı arkama çevirdiğimde bana el sallayan Yiğit'i görünce durup yanıma gelmesini bekledim.

Sabah sabah enerjik olan insanlardan nefret ettiğimi demiş miydim?

"Günaydın!" diye keyifle söylenip bir de harfleri uzatınca kaşlarım havalandı. İnsan en az üç saat maksimum bu zamana kadar dört buçuk saat aralıksız ders anlatan bir hocanın dersinin olduğu gün bu kadar sevinçle kalkabilir miydi?

Bende kendimi bu mesleğe aşık zannederdim.

"Günaydın." dedim. Sesimin tonu onun heyecanının aksine bitik ve tükenmişti.

"Güzel bir güne başlamamışsın sanırım." dediğinde omuz silktim. Her zaman güzel bir güne başlayacak değildim ya!

Benim tepkisizliğime karşın gülümsedi. "O zaman ders önceki kafeteryaya. Sana bir kahve ısmarlayayım hemen!"

İtiraz etmedim. Kahve... Can damarımdı benim!

"Tamam."

Yan yana Tıp fakültesinin kafeteryasına girdiğimizde o doğruca kahve almaya yöneldi, ben de bu uğultunun içinde tenha bir köşeye geçip oturdum.

Serdar Ortaç dinleyesim vardı. Yıldız Tilbe gibi hissedesim vardı. Ajda Pekkan gibi dinç olasım vardı.

Bana damardan bir üçlü kombo lazımdı.

Kahveleri alıp yanıma gelen Yiğit birini önüme bıraktığında teşekkür ederek bardağı elime aldım. Bu soğukta en sevdiğim his buz tutmuş ellerimi böylesi bir sıcaklıkla ısıtmaktı.

"Afiyet olsun."

Kahveyi dudaklarıma götürüp hafifçe üfledim ve dilimin yanacağını bildiğim halde hızlı bir yudum aldım. Sıcak gözlerimi hafifçe doldurdu ve burnumu sızlattı ama aldırmadım.

"Çok iyi geldi bu." dediğimde tebessüm etti.

"Ben biletleri hallettim." dediğinde kaşlarım havalandı.

"Ne çabuk hallettin?" dediğim sırada montunun cebinden cüzdanını çıkardı. İçinden biletleri çıkardığında eline uzandım ve bir tanesini aldım.

Boş bardağı düz tut.

Gözlerimi kısıp isme bir süre baktım. "Tanıdık geliyor ama isim..." diye mırıldandığım sırada "Belki duymuşsundur." dedi.

Başımı salladım. "Belki..." duraksadım ve ona döndüm yeniden. "Bilet kaç paraymış?"

"Çok değildi merak etme." dediğinde rahatsızca kıpırdandım. Biz böyle anlaşmamıştık sanki.

"Yine de hesabına göndereyim ben." dedim kesin bir dille.

"Devin..." dediğinde itiraz edeceğini anlayıp kaşlarımı çattım. Bileti düşünmeden ona uzattım yeniden. "Madem söylemeyeceksin, gelmeyeyim ben."

Hayretle bir elimdeki bilete bir de suratıma baktı. Ardından pes ederek "Tamam." dedi. "Kırk lira."

"Hesap numaranı bana atarsın akşam." dedim usulca. Bileti katlayıp telefon kabımın arkasına sıkıştırdım. "Buluşup gideriz değil mi? Ya da bu mekanda mı buluşuruz."

"Sen nasıl istersen." dedi. Bozulmuştu.

Ama ben de fakir ve gururlu bir kızdım işte ne yaparsın!

"Buluşup gidelim o zaman." dedim. Biraz da az önceye takılı kalmasın diye konuyu ilerletiyordum. "Sosyal medya hesapları falan var mı bunların? Biraz karıştırayım. Bilmeden gitmeyelim adamların konserine."

Başını salladı. "Var, aynı isimle."

Bu ismi de çok düşünmüşlerdi herhalde!

"Sen ne yaptın dün?" diye sordu bir anda. "Derste göremedim seni."

"Sınıf kalabalıktı, ondandır." dedim. "Ben üst tarafta oturuyordum."

"Beraber gidelim sınıfa olur mu?"

Baş parmağımla onu onayladım ve kahvemden bir yudum aldım. Telefonuma gelen bildirimle elim anında cebime gitti. Ekranı açtığımda gördüğüm isim Niloş'tu elbette. Tabii ki oturup Okan'ın yazmasını beklemiyordum (!)

Mesajın üstüne tıkladığımda bir fotoğraf olduğunu fark ettim. İnmesini beklerken bir yudum daha aldım kahvemden.

Fotoğraf inince netleşti. Gördüğüm kişiyle kahve elimde kalakaldım.

Ay bu best kankalığını konuşturarak bana sevdiceğimin fotosunu mu atmıştı ama!

Gözlerimden kalp fışkırırken sırıtarak bakmaya devam ettim ekrana. Aşk işte... Adamı deli de ediyordu benim gibi. Eskiden de sağlıklı değildim ya neyse!

"Bir şey mi oldu?" diye sordu Yiğit merakla.

Ekrandan gözlerimi kaldırmadan cıkladım. "Kalbime geldi de sadece... Ondan yani."

Kaşlarını çattı. Daha çok anlamaya çalışıyor gibiydi. "Sevgilin mi?"

Derin bir nefes bıraktım. "Sevdiğim..." dedim.

Ay ben bu adama aşıktım kör kütük!

"Ne?" dedi afallayarak.

Toparlandım ve ona döndüm. Ekranı kapatıp cebime attım. "Boşver, kalk derse girelim."

Biraz da anlamadığım kelimeleri yazarken düşüneyim aslanımı.

İlk Öpücük | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin