💋63💋

1.5K 135 12
                                    


Bugün önemli bir gün.

Bugün o büyük gün!

İstanbul'un fethinin 750. yıl dönümü mü?

Hayır! Bugün Okan'ın eğitim hayatının resmi olarak bittiği o gün. Mezuniyet günü!

Bu demek oluyor ki aynı zamanda annesi ve babasıyla da tanışacağım o gün.

Annesi polis, babası hemşire.

Annesinin adı Feriha, babasının adı Emir.

Eğer annesi ve babasıyla samimi olsam bunu öğrendiğim anda bi' Adını Feriha Koydum esprisi patlatırdım ama anne polis olunca bir tık fazla tırsıyordum.

Bende içimde kalmasın diye Okan'a yapmıştım birkaç tane espri. Benim anlayışlı sevgilim de sadece gülümsemişti.

Aynanın karşısında kendimi son kez kontrol ettikten sonra "Maşallah bana be!" dedim.

İnsan önce kendine aşık olmalı, gerisi boş terane dostlar.

"Analar neler doğuruyor görüyor musun Okan?" derken aynadaki yansımasından onu da incelemeden edememiştim.

Onunda anasının maşallahı vardı. Doğurduğu çocuğun alnından öperdim be ben! Şunun nur yüzüne, gül cemaline bakan bir daha bakıyordu.

Öyle bir yakışıklı yani!

Canım sevgilim!

"Görüyorum sevgilim." derken oturduğu bizzat benim yatağımdan beni inceledi. "Fıstık gibi olmuşsun."

Olduğum yerden 180 derece dönüp ellerimi birleştirdim ve hafifçe sallandım. "Cidden mi? Güzel miyim sahiden? Olmuş muyum? Annen baban ters bir şey der mi?" duraksadım ve eteğimi düzelttim. "Kısa değil bence... Sence?"

Tebessümü genişlerken kalkıp bana doğru adımladı. "Mükemmel görünüyorsun."

"Emin misin?" diye sorarken ellerimi göğsüne yaslamıştım. Onunda elleri vakit kaybetmeden belimi sararken hala şüpheciydim. "Bak ilk izlenim çok önemli. Varsa kötü bir şey şu an söyleyebilirsin. Normalde alınırım ama şu an objektifim tamamen! Çekinme aşkım."

Düşünür gibi gözlerini kıstı ve bir süre sessiz kaldı. Akabinde de "Gözümü senden ayıramayacağım için başıma bir şey gelirse annem muhtemelen senden soğur." dedi. "Onun haricinde hiçbir sorun olmaz merak etme."

Ceketini düzelterek parmak uçlarımda doğruldum. Uzanıp dudaklarına kısa bir öpücük bıraktıktan sonra kolları arasından sıyrılıp ayakkabılarımı çıkarmak için dolabıma yöneldim. "Hastayım sana Okan! Daha önce söylemiş miydim hiç?"

"Hı-hı!" dedi. Göz ucuyla baktığımda aynadan gömleğini düzelttiğini gördüm. "Bir çok defa dile getirdin."

Ayakkabılarımı çıkarıp ayağıma geçirdikten sonra bileklerini bağladım. Ardından çantamın içine rujumu, biraz para, kredi kartımı ve telefonumu koyup kapattım.

"Hazırım!" dediğimde önden ilerleyip kapıyı açtı. "O halde gidebilir miyiz?"

Başımı salladım. "Gidebiliriz."

Yanından geçip salona geçtim. Koltuğa bıraktığım şalımı aldıktan sonra kapıya adımlarken bir yandan da içimden Subaneke'yi okuyordum.

Heyecandan bildiğim tüm sureleri unutmuştum.

"Anahtarı çeker misin kapının arkasından?" diye seslendim son anda Okan'a dönüp.

Telaşımı fark edince önce kapıyı kapattı, ardından kilitledi ve anahtarı bana uzattı. Elinden alıp çantama attığım sırada kollarımdan tutup bana sarıldı. "Sakin ol Devin! Ben mezun oluyorum, sen değil!"

"Sence senin mezun olmanı umursuyor muyum aşkım?" dedim aksi bir sesle. "Önemli olan annen ve baban diyorum!"

Güldü. Gülüşü sinirimi bozuyordu.

Ama elbet devran döner! O zaman seni Polat reisin önüne attığım gibi kenara çekilip can çekişini izlemezsem ben de Devin değilim.

Hodri meydan!

"Senden o kadar çok bahsettim ki emin ol benden daha çok seviyorlar artık seni." dediğinde beni biraz rahatlattığını dile getirebilirim ama bu demek değil ki artık tamamen rahatım! Gerginliğimin sadece %3'ü dindi.

Hala %197'si yerli yerinde çok şükür!

"Fotoğrafını da gönderdim. Babam çok beğendi, annem de öyle."

"Öyle mi?" diye mırıldanırken başımı kaldırıp biraz uzaklaştım. "Hangi fotoğrafımı gönderdin Okan!" dedim sitemle. "Kesin çirkinlerden gönderdin, değil mi? Bana söylesen en güzellerden gönderirdim. Neden söylemedin? Neden kafana göre iş yapıyorsun!"

Aniden kollarından çıktım ve olduğum yere çöktüm. "Ay ben yapamayacağım galiba! Nikahta tanışsak olmaz mıydı?"

Benim artan telaşım karşısında ne yapacağını şaşırıp benim gibi yere çöktü. "Devin iyi değilsen sonra tanışabilirsin." dedi hızla. "Seni zorlamıyorum. Gel hadi eve geçelim, bir bardak su iç! Sanki bembeyaz oldun bir anda! Korkutma beni."

"Fondöteni fazla mı kaçırmışım?" derken doğruldum ve asansörün düğmesine bastım. "Su içemem midem bulanıyor biraz. Kusarım falan bir de! Gerek yok hiç."

"Allah aşkına gel şuraya!" diyerek beni kolumdan tutan Okan çantamı açtı ve içinden anahtarı çıkarıp bana uzattı. "Geç şu eve, ne olursun. Ben korkuyorum artık! Neden miden bulanıyor hem senin? Hasta mısın?"

"Yok stresten o." derken çantamı kapatıyordum bir yandan. "Ne evi, hadi gidelim. Geç kalacağız!"

"Gitmeyelim, gel otur biraz dinlen." derken kolumdan çekiştirip beni evin kapısına çekti. Anahtarı kilide yerleştirmeye çalışırken bir yandan da konuşmaya devam ediyordu. "Senden değerli değil. Ben bizimkilere de haber veririm şimdi. Sen iyi değilsin."

Benden bir tık fazla telaş yapmaya başlamıştı sanki.

Elini tutup onu durdurduğumda bana döndü sitemle. "Seni zorla da olsa bu eve sokacağım Devin. Tek kelime etme hakkı da vermiyorum sana! Sus şimdi!"

Tebessüm ettim. "Aşkım bana biraz zaman ver. Ben konuşup deli deli şeyler yapınca atıyorum stresimi. Merak etme."

Kaşlarını çattı. "Saçmalama, su bile içmiyorsun kusarsın diye!"

En sonunda pes edip kollarını bıraktığımda kapıyı açmaya geri döndü. Bende asansöre yöneldim. Kapıyı açıp ona döndüm ve son kez "Geliyor musun yoksa senin mezuniyetine ben mi gideyim tek başıma?" diye sordum.

Pes etti. "Bayılırsan kafanı kırarım senin!" derken parmak sallayıp tehdit etmekten de geri durmuyordu beyefendi. Yanıma gelip asansöre bindi. "Kusarsan da aynısını yaparım!"

Sırıttım. "Söz bayılmak da kusmak da yok."

"Ağlamayı bile düşünme!" derken asansör zemin kata ulaşmayı başarmıştı. Kapıyı itip benim geçmem için tuttu. "Hele deli deli gülmeyi hiç düşünme. Normal davran lütfen! Ben seni tanıyorum ama annemler tanımıyor. Seni bırakıp benim akıl sağlığımı sorgulasınlar istemiyorum."

Yanından geçerken bizi otuz saattir kapıda bekleyen taksiye doğru adımladık. "Tamam, o iş bende."

Şimdi manyağa bağlama vakti değildir. Şimdi bir olma, birlik olma vaktidir! Tüm iç organlarımın bana destek olmasını istiyorum.

Yoksa sizden kurtulmanın bir yolunu arayacağım!

Taksinin arka kapısını benim için açtığında tatlılığına düşmeyi sonraya bırakıp bindim. O da arabanın etrafında dolaşıp öteki kapıdan yanıma bindi. "Üniversiteye abi." dedi.

Adam en sonunda hareket edebildiğinden memnun motoru çalıştırırken derin bir nefes aldım.

İlkin günahı olmaz derler Devin. Kasma... Relaks...

Relaksın anasını görecektim ben birazdan be! Ne sakinliği ne kasması!

💋💋💋
Bana çok tatlı geldi bu halleri ya! Bayılıyorum bu ikiliye.

İlk Öpücük | TextingWhere stories live. Discover now