💋73💋

1.2K 128 42
                                    


Ağır adımlarla adresin gösterdiği lokantanın önüne geldiğimde bir kez daha Yağız'ın 100 TL karşılığında gönderdiği konumu kontrol ettim.

Evet... Yağız biraz fazla para meraklısıydı ve bende ona güzel dille anlatacak sabır kalmadığından direkt para hesabı yapıyorduk.

İdeal kayınço ilişkisi de denebilir.

Malum bendeki tüm sabrı genelde Devin harcıyordu. Bende tamamını ona ayırıyorum zaten.

Pazar olduğu halde açık olan lokantadan çıkan çocuklu bir aileden sonra cesaretimi toplayıp karşıdan karşıya geçtim.

Eğer bugün bunu yapmazsam ileride bir ailem olmayabilirdi.

Lokantadan içeri girdiğim sırada dışarının sıcağına nazaran çalışan klimalar oldukça rahatlatıcı gelmişti. Birkaç saniye durup etrafa baktım. Bu sırada yanıma takım elbiseli bir adam yaklaştı. Yaka kartında ismi yazıyordu.

"Hoş geldiniz. Rezervasyonunuz var mıydı?"

Yaptırmam mı gerekiyordu?

Kayınbabamı güzel seçmiştim... Ailemin fakir olması benim suçum değildi ama kayınbabamın zengin olması benim başarımdı değil mi?

Toparlan Okan! Buraya bunun için gelmedin.

Ama gördüklerinden de memnun kaldın lan!

"Ben Polat..." duraksadım. Nasıl hitap etmem gerekiyordu?

Polat Bey?

Polat amca?

Polat bey amca?

Ensemden akan ter serin klimanın çarpmasıyla tüm bedenimi ürpertti sanki.

"Ben Polat Bey'le görüşmek için gelmiştim." dediğimde adamın gözleri kısıldı. Akabinde de başını sallayıp eliyle geçmem için yol verdi.

Beni cam kenarındaki bir masaya oturttuktan sonra ise gözden kayboldu.

Kaçmak için çok mu geç kalmıştım?

Belki de aşkımı kalbime gömüp yaşamaya devam etmem gerekiyordu.

"Takımı Trabzonspor. En sevdiği kişi karısı, en sevdiği şey karısı, en sevdiği renk karısı... Komple karısı! Pelin teyze! Evet!"

Derin bir nefes alıp Devin'e son kez seni seviyorum yazmayı düşündüm ama bundan da daha sonra vazgeçtim.

Durumdan işgillenmemesi daha iyi olurdu.

"Yağız güvenilir mi ki?" diye mırıldandım kendi kendime. "Ya bana dandik bilgiler verdiyse!"

Ama onca para verdim. Kesin doğrudur.

Dolandırıcıya benzemiyordu.

Biraz sonra karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle beraber daldığım düşünce girdabından sıyrılıp karşımdaki adama baktım.

Saçları aklaşmış, yüzünde kırışık olsa da hiç tonton bir tipi yoktu.

Halbuki benim babam çok tonton bir adamdır!

"Buyurun! Kime bakmıştınız?"

Bu lokantanın alt katında kumarhane mi dönüyordu? Bu tavır tam da Polat Alemdar'a benziyordu.

Bismillahirrahmanirrahim!

"Ben Okan." dedim sakince. "Devin'in sevgilisi."

Sonuçta bunu da ağda gibi düşünebilirdik. Yavaşça çekmek sadece acı verirdi. Birden çekip kurtulmak gerekirdi.

"Anlamadım?" dedi şaşırarak. "Devin'in mi sevgilisi?"

Başımı salladım. "Daha önceden tanışmaya gelecektim ama aksilik olunca gelemedim. Bende daha fazla ertelemeden gelmek istedim."

Ağzının içinde bir şeyler geveleyip en sonunda derin bir nefes aldı.

"Doğukan mıydı?"

"Okan!" dedim hemen.

"Okan... Doğukan öncekiydi herhalde." duraksadı. "Her neyse, Okan!"

Önceki Doğukan mı?

Devin'in anlattığı ve Yağız'ın örneklediği kadar vardı.

"Buraya neden geldin?"

"Kızınıza evlenme teklifi ettim. Henüz değil ama ileride evlenmeye karar verdik. Aramızdaki bu ilişki ciddiyet kazandığı için de sizinle tanışmak istedim." duraksadım. Aralık bulursa beni kızından ayıracak gibi duruyordu.

"Açık konuşalım." dedi. "Senden hoşlanmadım. Kızımdan ayrılmak için ne istiyorsun?"

Bir ev, bir araba iste! En az 2 milyonda bankana FAST'la göndersin hemen!

Şu anı yaşıyor olmak biraz garipti sanırım.

Ciddi bir Yeşilçam zehirlenmesi geçirebilirdim birazdan.

"Henüz beni tanımıyorsunuz. Daha adımı yeni öğrendiniz. Neyimden hoşlanmadınız?"

"Sıfatından!" dedi aksi bir şekilde. "Kızımın sevgilisi sıfatın hoşuma gitmedi."

Peki... Biraz zor olacaktı. Madem o duymak istemiyordu, ben kendim ona zorla iletirdim o zaman.

"Yeni mezun oldum. Bir mimarlık ofisinde işe başladım. Şu an evim arabam yok. Ama ağır ağır düğün ve öteki masraflar için para biriktirmeye başladım. Ailem normal bir ailedir. Annem polis, babam hemşire, aslen Diyarbakırlıyız ama doğma büyüme buralı-"

"Hop hop!" dedi telaşla. "Sana hiçbir şey sormadım."

"Ama ben anlatıyorum." dedim. "Beni tanıyın ki izlenimim değişsin."

Gözlerini kısıp süzdü beni.

"Adın neydi?"

"Okan..." dedim sabırla.

"Okan..." diyerek tekrar etti. Sonra aniden duraksadı ve gözleri kocaman açıldı. "Okan mı? Doğma büyüme buralı mıyım dedin sen?"

"Evet?" dedim şüpheyle.

"Hangi Okan? O... O Okan mı yoksa?"

"Ben anlamadım. Ne demek istiyorsunuz?"

Önce sandalyenin arkasına yaslandı. Ardından elini alnına koyup ovuşturdu sertçe. "Bu ne biçim bir sınav?"

Sessiz kalmayı sürdürdüm ki aniden Devin'in dedikleri canlandı zihnimde.

Benim, o çocuk olduğumu nasıl hemen anlayabilirdi ki?

"O gözlerindeki kararlılık!" derken yeniden bana baktı. "Yılanın başını ufakken ezecektim ben."

"Polat Bey..." demiştim ki bir kez daha susturdu beni.

"Pelin'i aramam lazım!"

Pelin'i, karısını...

Bu adamda sanki geleceğimi görür gibiydim...

"Pelin'e sormam lazım. Sen o musun diye emin olmam lazım..."

"Çocukluktan tanışıyoruz biz Devin'le. Bir dönem aynı kursa gitmişiz. Eğer ondan bahsediyorsanız, doğru hatırlıyorsunuz."

Donup kaldı. Gözlerimin içine bakarken en sonunda çözünebildiğinde ise şu anlamsız soruyu sordu.

"Dudaktan mı?"

Evet, dudaktan diyemedim. Sadece mahcubiyetle gülümsedim.

Ayetel Kürsi'yi okuma vaktim gelip çatmıştı sonunda.

Bu adam dudaktan'ı hatırlıyorsa bana kız mız vermezdi.

"Pelin Hanım'ı arayacaktınız sanırım en son..." dedim zorla gülümserken.

Ne demişti Yağız?

Bilmediğim her sorunun cevabı; Pelin!

💋💋💋
Her şeyi geçerim ama Polat'ın Pelin aşkı bir başkadır, nokta!

İlk Öpücük | TextingWhere stories live. Discover now