Bölüm 29: "Don't go near my house ever again!"

1.4K 166 173
                                    

*Bu bir bölümdür!

Sadece ufak bir duyuru paylaşmak istedim. Uzun zamandır devam eden sağlık problemlerim nedeniyle bölümü hazırlayıp atmam fazla uzun sürdü. Araya sınavlarım da girince sizi bayağı bekletmek zorunda kaldım ama yine buradayım. Size keyifli okumalar.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınız ve düşünceleriniz benim için değerli :)

Could you find a way to let me down slowly?
A little sympathy, I hope you can show me
If you wanna go then I'll be so lonely
If you're leavin', baby, let me down slowly

{•••}


Bir hafta oluyordu. Bir haftadır Lysandra bu lanet yerde sıkışıp kalmıştı. Her gün aynı eziyet, her gün aynı işkence...

Bütün mahkûmlar uyuyordu. Biri hariç. Lysandra'nın gözüne asla uyku girmiyordu. Aksi takdirde başına geleceklerin de bilincindeydi. Uyumamalıydı. Zayıf bir fener ışığı yüzüne tutulduğunda neye uğradığını şaşırarak ayaklandı. Kukuletalı ölümyiyen tekrar gelmişti. Her şey aynıydı. Maskesi, cübbesi... Ama bu sefer daha dikkatli görünüyordu. Ya da korkuyordu.

Lysandra ses çıkarmamaya özen göstererek ayağa kalktı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ölümyiyen elindeki anahtarın sayı numaralarını okuyarak odanın kilidini hangisinin açtığını buldu. Ve karanlığın ardından bir klik sesi...

Lysandra'yı kolundan tutup çekerek onu zindandan çıkardı. Lysandra "Neler oluyor burada?!" diyerek sertçe uyardı. Maskenin ardından boğuk bir "Gidiyoruz!" sesi geldi. Tanıdık bir ses...

Lysandra kolundan sıkıca yakalandı ve geriye çekildi. Birisi onu durdurdu. Buna kukuletalı da şaşırmıştı. "Sana benden habersiz hareket etme demiştim!" Bu ses Mrs Black'ten başkasına ait değildi.

"Anne?" diye fısıldadı Lysandra. Neler olduğunu anlamıyordu. Birisi neler olduğunu anlatabilir mi? "Beni öldürmeye mi geldin anne? Nasıl öldüğümü görmeye mi geldin?" Mrs Black "Bu beni son görüşün olabilir!" dedi. Sesi oldukça kısık çıkmasına rağmen yeterince açıktı.

Mrs Black Lysandra'nın eline bir zarf tutuşturdu ve Lysandra'ya sarıldı. Lysandra'ya sarıldı... Lysandra ne olduğunu anlayamadan Mrs Black geri çekildi ve Kukuletalı'yla Lysandra'yı ittirerek "Acele edin!" dedi. Lysandra öylece Mrs Black'e bakıyordu. İçinde sebepsiz bir utanç vardı. Annesinin yüzüne bakmaya utanıyordu. Şu ana kadar hiçbir zaman şevkat görmemişti. Peki şimdi neden bana sarılıyorsun ki anne? Yoksa bu da mı planın bir parçasıydı? Bu da mı bir oyundu? Beni kendi tarafına mı çekmek istiyorsun?

Kukuletalı, Lysandra'yı çekiştirerek götürmeye başladı. Lysandra kolunu çekerek "Sana güvenmiyorum!" dedi. "Ben de sana güvenmiyorum!" Bu ses... Bu ses çok tanıdıktı Lysandra'ya. Uzun bir tünele girdiklerinde Lysandra sadece içgüdüsel hareket ediyordu. Ona güvenmekten başka şansı yoktu. Kandırılıyor olsa bile yine kapı aynı yere çıkardı: Voldemort'a. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştı. Düşünecek bir şeyi yoktu. Sadece onu düşünüyordu, Mrs Black'i. Annem ilk defa bana sarıldı. Benden zorla çaldığınız hayatımı vermeye mi geldin anne? Ya da beni itmeye mi geldin?

Lysandra yanındaki ölumyiyeni takip ediyordu. Şu an yerin kaç kat altında olabilirlerdi acaba? Hava çok soğuktu. Bayağı aşağıda oldukları kesindi.

"Burası yerden ne kadar aşağıda?" Kukuletalı durdu ve Lysandra'ya baktı. Lysandra yanlış bir şey mi söylediğini düşünürken Kukuletalı "Yerin elli metre altındayız." dedi. Yerin elli metre altında mıyız? "NEE!" Şaka yapıyor olmalısın!

Aykız • 𝐉𝐚𝐦𝐞𝐬 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫Onde histórias criam vida. Descubra agora