Bölüm 45: "Thank you for being my family."

1K 103 87
                                    

Oy vermeyi unutmayınn :)

Dumbledore bunun ne kadar riskli olduğunu anladığında Bakanlıktan izleme kararı çıkartarak Pride ve Carrie'yi Hogwarts'tan gönderdi. Bütün bunlar bir gece de olmuştu. Ama herkes onlara ne olduğunu merak ediyordu elbette.

Serin bir sabaha gözlerini açan Lysandra bir daha Pride ve Carrie'yi görmeyeceği için memnundu. Sonu gelene kadar ikisini de görmeyecekti en azından. İkisinden de nefret ediyordu.

O kadar zaman sonra ilk defa rahat bir uyku çekmişti Lysandra. Revirde geçirdiği yorucu günün ardından beklediği son şey Jenna'yı görmekti. "Günaydın uyuyan güzel." Lysandra gözlerini ovarken "Günaydın." diyebildi.

"Sana daha gün aymamış ama. Hadi kalk hazırlan. Seni Hogsmeade'e kaçıracağım." Lysandra yüzünü yıkayıp havluyla kuruttuktan sonra "Bugün nöbet sırası bende. Madam Pomfrey burada değil. Gelemem ki." diyerek yatağa oturdu.

"Senin harika görümcen onu da halletti. Bugün Madam Pofrey'den rica ettim. Kesinlikle zorlama yok. İki saat yalvarmadım da. Sadece söyledim ve kabul etti." Lysandra tebessüm ederek görümce kelimesini duymamış gibi davrandı. Jenna da bunun farkındaydı.

Lysandra yarım saattir Jenna'nın giyinip gelmesini bekliyordu. Jenna'yı görünce el salladı. Jenna kaşlarını çatmış, kollarını sımsıkı birbirine kenetleyerek merdivenlerden aşağı iniyordu. Arkadan bağırış sesleri geliyordu. Jenna'nın ardından Lysandra'nın görüş açısına James de girdi.

"Hayır! Siz gelmiyorsunuz!" Ardından Sirius trabzandan kayarak Jenna'nın önünü kesti. "Üzgünüm Sir. Ama şu an yıldız ışığın gözlerimi rahatsız etmekten başka bir şey yapmıyor."

Jenna hızla Lysandra'nın koluna sarıldı ve onu kendisiyle götürdü. James ve Sirius en masum bakışlarıyla arkadan bakakaldılar. Lysandra elini sallayarak James'e hayali bir öpücük gönderdi.

James hemen eski formuna dönerek sanki öpücük tam kalbini hedef almış gibi geriye sendeledi.

Çapulcular ortak salonda oturmuş can sıkıntılarını gidermek için yapacak bir şey ararken ortak salona Jenna girdi ve "Selam ezikler." diye bağırdı. Sirius saçını kulağının arkasına sıkıştırarak "Alınıyorum ama." dedi. Jenna gözlerine inanamayarak "Sirius biraz kenara kay. Ezikleri göremiyorum." diyerek Sirius'u çekti.

James ayağa kalktı ve üstündeki tozu silkeledi. Amacı salondan çıkmaktı. "Nereye gidiyorsun Jamie?" James arkasını döndü ve Jenna'ya yapmacık bir gülümseme sunarak "Zoruna gidiyorum. Oradan da nereye gideceğim biliyor musun? Ella'nın hoşuna." dedi. Jenna "Hoşuna gitmek için biraz geç mi kaldın orasını bilemem. Çünkü en son birileri onun huyuna gidiyordu. Böyle giderse onun yollarını unutursun Jam-jam." diyerek gülümsedi.

"Onun yollarını unutsam ne olur kalbine giden yollar ezberledikten sonra. O kapıyı başkası çalsa ne olur anahtarı bende olduktan sonra." Peter gülerek "Bi' yazar olmadığın kalmıştı." dedi. Remus da gülerek "Sirius da bunu komik buluyordu gerçekten." diyerek Sirius'u gösterdi.

Sirius James'in koluna girdi ve "Hadi gidelim Çatalak." dedi. "Ben gidiyorum Pati. Sen gelmiyorsun!"

James Sirius olmadan salondan çıktı ve üstüne pelerini örterek hastane kanadına doğru ilerledi. Kapı açıktı. İçeri girdiğinde revirin ne kadar soğuk olduğunu fark etti. İçeride sadece Lysandra vardı. Dolaptaki iksirleri türlerine göre dizmekle meşguldü.

James üstündeki pelerini bir köşeye fırlattığında Lysandra James'i gördü. "James mükemmel Potter geldi güzellik!" Lysandra ellerini yıkayıp kuruttuktan sonra James'e gözleriyle koltuğu işaret etti. "Demek James mükemmel Potter geldi öyle mi?"

Aykız • 𝐉𝐚𝐦𝐞𝐬 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫Where stories live. Discover now