Bölüm 30: "I'm going to lose my mind!"

1.5K 161 142
                                    

Oy verip yorum yapmayı unutmayın. Düşünceleriniz benim için değerli :)

Voldemort Bellatrix'e baktı ve "Geri çekil!" dedi. Bellatrix hızla Voldemort'un arkasına geçti ve kafasını öne eğdi.
Voldemort asasını kaldırdı ve Lysandra'ya uzattı. Yüzündeki iğrenç gülümseme her zamankinden daha büyüktü. Lysandra gözlerini kapattı ve mektubu avuçları arasında sıkıştırdı.

Etraf ölüm sessizliğine bürünmüştü. Lysandra için zaman durmuştu. Ölümü beklemek ona acı veriyordu. Karanlığın ardından korkunç bir ses yükseldi. Lysandra gözlerini daha fazla sıktı.

"Avada Kedavra!"

Ritim bozuldu. Kabus gerçekleşti. Lanet sesleri giderek artıyordu. Lysandra gözlerini araladığında ölmediğinin farkına vardı. Etrafta sayısız lanet dolanıyordu.

Sessizliğin ardından işaret geldiğinde karşıdanda asalar çekildi. Mr Potter Lysandra'ya doğru ilerleyen lanete karşı Kedavra laneti atınca Kedavra lanetinin yönü değişmişti ve Mr Black'i vurmuştu. Mr Black'in cansız bedeni yerde yatıyordu. Gözleri açık bir şekilde yerde yatarken suratında sadece korkunun ifadesi vardı. Yıllardır Lysandra'nın yaşadığı korkunun ifadesi.

Lysandra elleriyle karnına baskı yaparak kan kaybını önlemeye çalışıyordu. Gözlerini açık tutmaya çalışmayacaktı artık. Akışına bırakacaktı. Bir elini karnından çekerken ileriye doğru uzattı. Yardım istemek için sesi çıkmazdı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırarak gelen kişiyi algılamaya çalıştı. Bu Mr Potter'dan başkası değildi.

Mr Potter Lysandra'yı kucağına aldı ve arkasındaki Seherbaz'a işaret vererek "Gidiyoruz! Kız çok kan kaybediyor. Yılanın zehri bütün bedenine yayılmak üzere." dedi. Mr Potter buraya en yakın evin kendi evi olduğunu anladığında "Bizim eve Şifacı göndermelerini söyle. Euphemia tek başına yapabilir mi, emin değilim." Seherbaz onu başıyla onayladı ve eliyle iki kişiyi yanına çağırıp ortadan kayboldular.

Lysandra'nın gözleri açıktı ama sesleri çok boğuk duyuyordu. Hiç bir tepki vermiyordu. Yüzü yana düştüğü zaman Mr Potter'ın tedirginliği arttı ve "Lysandra, beni duyuyor musun? Güvendesin artık, beni duydun mu? Şimdi buradan gidiyoruz. İyi olacaksın."

İyi olacağım. İyi mi olacağım? Lysandra öksürdüğünde karnındaki Nagini'nin bıraktığı boşluk canını fazlasıyla yaktı. Sesini çıkarabilseydi şu an çığlık atmış olacaktı ama buna ne mecali kalmıştı ne de gücü yeterdi.

"Bak yaraların çok kötü. Eğer cisimlenirsek... Yani cisimlenirsek... Kötü şeyler olabilir." Lysandra kafasını hafifçe sallayarak onayladı. Mr Potter Lysandra'nın zar zor tepki verdiğini görünce geldikleri Seherbaz aracına bindi. Lysandra arka koltuğa yığılmıştı. Nefes almakta zorlanıyordu. Bir anda Mr Potter düğmeye bastığında araç ışık hızında hareket etti. Lysandra ne olduğunu anlayamadan Mr Potter tekrar düğmeye bastı ve araçtan çıkarak Lysandra'yı tekrar kucakladı.

Lysandra nefes almakta iyice zorlanıyordu. Yüzü kan içindeydi. Parmaklarının ucundan kan damlıyordu yere. Gözlerini kapatmak istemiyordu, şu an bunu hiç istemiyordu. Her yeri bulanık görüyordu.

*

Sirius tedirginlikle ayağa kalktı. "Ne... Nasıl başı dertte... Kim..." Mrs Potter Sirius'a sakin olmasını söyleyene kadar Sirius dizinin titrediğini fark etmemişti bile. Arkasını dönüp James'e baktı. Onun da kendisinden farklı bir hali yoktu.

"Size sakin olmanızı söylüyorum. Fleamont onu getirecek, bir şey olmayacak. O güvende." Sirius yere çömelerek "Ya getiremezse... Ya ona bir şey olursa Mia?" Mrs Potter elini Sirius'un omzuna koydu ve diğer eliyle saçını okşadı. "Sirius, oraya kalabalık bir ordu olarak gittiler. Lysandra'yı buraya getirecek." James annesine dönerek "İyi de siz bunu nasıl öğrendiniz? Hem Lisa Sirius'a haber verirdi. Değil mi, Sirius? Verirdi, değil mi? Ona bir şey olmaz, değil mi?" dedi. Sirius'tan çok kendisiyle konuşuyor gibiydi.

Aykız • 𝐉𝐚𝐦𝐞𝐬 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫Where stories live. Discover now