Bölüm 41: "Maybe then you will believe me."

1.1K 124 203
                                    

Oy vermeyi unutmayın :)

Lysandra'nın bu şoku atlatması tabii ki de kısa sürmemişti. Belle Carrie ve Adrian Pride'nin Hogwarts'ta ne işleri olduğunu merak ediyordu. Her şey mahvolmak zorunda mıydı ki? Lysandra hayatını düzene sokmanın sevincini yaşayamadan hevesi kursağında kalmıştı. James ve diğerlerine Carrie ve Pride'den bahsetmemişti. James ile aralarının gerilmesini istemiyordu. Bu yüzden Jenna'ya da söylememesi için sıkıca tembihlemişti. Jenna da ona söz vermişti. Bu yüzden söylemeyecekti.

Lysandra sabah erken uyanarak kahvaltı için ortak salona indi. James quidditch antrenmanı yaptığı için kahvaltıyı erken yapıyordu. Genelde tek başına yapardı. Bu kural bugüne kadar geçerliydi ama.

James yanına oturan kıza baktı. "Merhaba, James." James, kumral kıza gülümsemeye çalışarak "Merhaba, Belle." dedi. Aralarında geçmişe dayanan bir bağ vardı. Arkadaşlık denemeyecek kadar zayıftı ama. James Carrie'yi selamlayıp kahvaltısına devam etti. Lysandra en keskin bakışlarını sırtı dönük olan Carrie ve James'e dikmişti. Aklından sayısız senaryo geçiyordu. Daha doğrusu kafasında kuruyordu. Sinirlerine hâkim olamayarak masadan kalktı ve olay çıkarmamak için yönünü hastane kanadına doğru çevirdi.

Madam Pomfrey onu gördüğünde sevinçle kazanın başından kalktı ve iksirleri yaptıracak birini bulmanın sevinciyle Lysandra'ya sarıldı. Ardından Lysandra'ya bir önlük takarak onu iksire doğru itekledi. Kapının açılmasıyla ikisi de kapıya döndü. Lysandra sarışın çocuğu görünce sinirle onu süzdü ve kendini beğenmiş bir ifadeyle göz devirdi. Bu kişi Adrian Pride'den başkası değildi.

Uzun bir bakışmanın ardından Madam Pomfrey "Evet, neyiniz olduğunu söyleyecek misiniz artık?" diye sordu sinirle. Pride başının aşırı derecede ağrıdığını söyleyerek Madam Pomfrey'e doğru ilerledi. "Lisa, sen Mr Pride'ye bir ağrı kesici iksir hazırla. Ben adamotu köklerinden toplayacağım. Geç kalmam umarım. Revirde bir sürü iş var."

Madam Pomfrey gider gitmez Lysandra arkasını döndü ve "Neyim var demiştiniz, Mr Pride?" diyerek onun oturduğu koltuğa doğru ilerledi. Mesafesini korumak için fazladan çaba harcıyordu.

"Neyim olduğunu söylemek yerine neyimin olmadığını söylesem?" Lysandra tek kaşını kaldırarak çocuğa baktı. Histerik bir şekilde güldü ve "Olabilir. Önce karakterinden başlamaya ne dersin? Belki sonrasından da aklın ve gururun gelir." dedi. Pride bunun üzerine ayağa kalktı ve "Hiç değişmemişsin, Lysandra Elladora." dedi.

Lysandra aklına dolan anılarla "Kapa çeneni! Bir daha böyle bir şeye cüret etme. Benim ismimi sadece biri söyleyebilir. Ve o kişi de sen değilsin." diye bağırdı. Eliyle çıkışı göstermeden önce "Ayrıca çok değiştim. Artık etrafımda çöp taşımıyorum." dedi.

Pride kendi kapı dışarı bulduktan sonra Jenna Potter'ın sinirli bakışlarına maruz kaldı. Jenna "Ben de bu koku nereden geliyor diyordum." Diye mırıldandı ve revire girdi.

James kahvaltıdan kalktığında Carrie "James, eğer izin verirsen ben de antrenmanınızı izlemek isterim. Bunu ne kadar istediğimi bilemezsin. Lütfen izin ver." diyerek tatlı olduğunu düşündüğü bakışlarını James'e yolladı. James şaşkınlıkla kumral kıza baktı ve "Şey, tamam. Olur, yani quidditche ilgi duyman güzel. İstediğinde izleyebilirsin." dedi ve gülümsedi. Bu gülümseme sadece arkadaşçaydı.

"Teşekkür ederim, Jamie." James kumral cadının sesleniş şeklini görmezden gelerek quidditch sahasına doğru ilerledi. Carrie de onu takip etti ve sahaya giriş yaptı. Seyirci koltuğuna ilerledi ve en öndeki sıraya oturdu. James, Carrie'nin kötü bir insan olabileceğini düşünmüyordu. Onun nazik ve sevecen bir arkadaş olabileceğine inanıyordu. Belle Carrie, Gryffindor'larda iyi bir izlenim bırakmıştı.

Aykız • 𝐉𝐚𝐦𝐞𝐬 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin