Bölüm 35: "Emotional vacuum."

1.4K 135 137
                                    

Oy vermeyi unutmayın :)

Lysandra uzun süredir Potterlarda kalıyordu. James ile terasta konuştuklarından sonra Lysandra'nın James'e olan düşünceleri değişmişti. Bencil biri olmadığını zaten biliyordu ama asıl öğrendiği gerektiğinde olgun davranışlar sergileyerek mantıklı kararlar da verebildiğiydi. James belki kendini beğenmiş olabilirdi ama asla kötü niyetli değildi. Sadece konu ondan açıldığında –onunla alakalı olmasına gerek bile yok. İlgi alanını kapsayan bir şey olması yeterliydi- kendini fazla kaptırıyor ve bazen insanı bunaltacak derecede fazla kendinden bahsetmeye başlıyordu. Abartmayı da unutmuyordu tabi.

Lysandra, Natalie ile aynı ortama mümkün olduğu kadar az giriyordu. Natalie de bunu fark etmişti ve Lysandra'nın üstüne fazla gittiğini anlamıştı. James o gün Natalie'yle de konuşmuştu. Bazı yanlış anlaşılmalar çözülmüştü ve Natalie tutumunu değiştirmeye karar vermişti. Lysandra da o günden sonra Natalie'yle herhangi bir kavga girişiminde bulunmamıştı. Galiba onu anladığını düşünüyordu. Zamanında James'e yaptıklarında –hâlâ bu yüzden utanç duyuyordu- ne kadar haksız olduğunu biliyordu. Sadece Natalie'nin de bunu fark etmesini bekliyordu.

Yazın kavurucu güneşi mesaisini bitirip köşesine çekilmişti. İlk başlarda eğlenceli görünen yaz sıcakları, şimdi yerini sonbahara bırakmak üzereydi. James ve Sirius bu durumdan o kadar hoşnutlardı ki güneş arada bir uğrayarak fazla sevinmemelerini tembihliyordu.

Akşamları hava estiği için Sirius, James ve Lysandra çoğunlukla bahçede oturmayı tercih ediyordu. Amelie dondurma sevdasını fazla kaçırdığı için üşütmüştü. Akşamları dışarı çıkması neredeyse imkânsızdı. Ve bilin bakalım Kraliçe Arı hastalığını kime bulaştırmıştı? Tabiki de Sirius'a. Sirius o kadar sinirlenmişti ki Amelie'nin kraliçe kanatlarını –kazayla- kırmıştı. Amelie için kraliçe kanatlar her şeyden önemliydi. Bunu Sirius'un yanına bırakmayıp dün gece Sirius'un saçını kökünden kesmişti. –Sirius aynadakinin kim olduğunu tanımayarak hırsız sanmış ve aynayı kırmıştı-

Sirius'un feryatlarına dayanamayan Mr Potter sağlıklı bir şekilde saçını eski haline getiren iksirlerinden birini getireceğini söylemişti. Sirius buna ne kadar sevinse de ayaklar altına alınmış gururunu hiçbir şey düzeltemezdi. James onunla durmadan dalga geçiyordu. Lysandra dalga geçmese bile James'in esprilerine fark ettirmeden gülüyordu.

Sirius esrarengiz bir şekilde bütün gün odasına kapanıp ödevlerini yapacağını söylemişti. Mrs Potter bu durumdan o kadar hoşnuttu ki Sirius'u hiç rahatsız etmemişti.

James öğle yemeğine çağırmak için Sirius'un odasına girdi. Kapıyı çalmadan girdiği için Sirius hazırlıksız yakalanmıştı. James onu camın yansımasından olmayan saçına bakarken yakalamıştı. "Sen ne yapıyorsun burada, James?" James gülmemek için direniyordu. Bunu şimdi yapmayacaktı. En azından bir espri yapmadan olmazdı. "Ben seni öğle yemeğine çağırmak için gelmiştim." Sirius ayağa kalkıp yoğun sıcağa rağmen kafasına şal geçirdi. O küçük şeytanın yanına bırakmayacaktı bunu.

James elleriyle gözlerini kapattı ve son azimle "Pati, lütfen kafanı gözlerimin önünden çek! Güneş direkt gözlerime yansıyor senin yüzünden." dedi. Sirius çığlık atarak James'e saldırdı ve onu sayısız şeyle tehdit etti. James ise sonunda gülmesini serbest bırakmıştı. O kadar çok gülmüştü ki sesi artık ağlıyor gibi çıkıyordu.

Sirius evdeki herkese cephe almıştı. Evin içinde şalla gezerek her gördüğüne laf atıyordu. Amelie, Sirius'tan bıktığı için soğutucunun karşısından kalkarak bu sıcağa rağmen bahçeye çıktı. Herkes akşamın gelmesini dört gözle bekliyordu.

Akşama doğru herkes kendi köşesine çekilmişti. Lysandra güneşin battığını fark ettiğinde arka bahçeye çıkmaya karar verdi. Uzun zamandır güneşin batışını izlemiyordu. Üstündeki negatif enerjiyi atmak için sürekli böyle yapardı. Çimenlerin üstüne oturdu ve öylece güneşin batışını izledi. Son zamanlarda yaşadığı felaketler onu o kadar yıpratmıştı ki hâlâ rüyalarında Voldemort'u görüyordu. Artık rüyasında gördüğü şeyleri gerçeklerle karıştırıyordu. Bazen baktığı yerde Voldemort'u gördüğüne emin oluyordu ama hemen sonra birden ortadan kayboluyordu. Bu son birkaç ay içinde çok fazla kayıp vermişti. Mrs Black' kendisine ne kadar kötü davrandığını bilse de onu affetmişti. Düşünmeden edemiyordu ama! Mrs Black de bu kadar eziyet yaşamıştı. Neden aynılarını ona da yaşatıyordu ki? Bu kadar basit miydi her şeyi kabullenip boyun eğmek? Lysandra annesiyle aynı kaderi paylaştığına inanamıyordu. Nasıl olabilirdi ki bu? O katı kurallarından asla taviz vermeyen, safkan takıntılı Druella Black aslında Lysandra ile aynı kaderi paylaşmış. Ama Lysandra asla pes etmemişti, etmeyecekti de.

Aykız • 𝐉𝐚𝐦𝐞𝐬 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫Where stories live. Discover now