Bölüm 47: "Kiss of luck"

915 92 70
                                    

Oy vermeyi unutmayın :)

Lysandra atkısını sıkıca boynuna doladı ve Sirius'un koluna sarılarak quidditch sahasına girdi. "Siz oturacak yer bulun. Ben hemen geliyorum." Lysandra Sirius'un kolunu bıraktı ve Jenna'ya el sallayarak onların yanından ayrıldı.

Quidditch sahasına girerek etrafta James'i aradı. Hafiften yağmaya başlayan yağmurla karışık kar ortama hoş bir görüntü veriyordu. Lysandra ellerini gözünün üzerinde tutarak su damlalarının gözüne girmesini engellemeye çalıştı. Yavaşça beline sarılan kolları hissettiğinde ellerini yüzünden çekti ve arkasına döndü.

Lysandra'nın dönmesiyle James'in kolları da Lysandra'nın sırtına çıktı. James ellerini tekrar Lysandra'nın beline indirdi. Lysandra James'e gülümsediğinde James kendisini cennette hissetti. Belki de bu gülüş için ölebilirdi.

Lysandra ellerini James'in ensesine yerleştirdi ve "Neredesin sen ya? Her yerde seni arıyorum ben." diyerek ellerini James'in yanağına çıkardı. "Beni bulmana gerek yok bebeğim. Zaten aklındayım." Lysandra bakışlarını tekrar James'in gözlerine çıkardı ve ellerini yanağından çekerek "O zaman ben aklımdaki James'le konuşmaya gidiyorum." dedi. Geri çekileceği sırada James Lysandra'nın belinde olan soğuk ellerini kazağının içinden Lysandra'nın bedenine temas ettirdi. Lysandra sırtını dikleştirerek yüzünü burusturdu ve "Hiçbir zaman değişmeyeceksin James Potter." diye bağırdı.

James sırıtarak "Çünkü ben James mükemmel Potter'ım." dedi. Lysandra James'in bu yönünü çok seviyordu. Tam bir çocuk gibi davranıyordu. Eskiden çok sinir bozucu gelse de şimdi çok tatlı geliyordu. Çoğu şey değişmişti.

"Eee? Neden beni arıyordun Ell?" Lysandra da bunu bilmiyordu açıkçası. Bu nedenle sadece arkasını dönüp James'e baktı. "Dur tahmin edeyim. Bana şans öpücüğü vermeye geldin, öyle değil mi?" Lysandra kafasını sağ omzuna yatırarak "Buna ihtiyacın olduğunu sanmıyorum." dedi. James göğsünün kabardiğını hissediyordu. Ve Lysandra kafasını sağa yatırınca çok dayanılmaz görünüyordu.

James üstündeki Quidditch formasını düzelterek Lysandra'ya yaklaştı. "Buna ihtiyacım olmadığını mı düşünüyorsun?" Lysandra yüzüne damlayan su damlalarını silerek kafasını olumlu anlamda salladı. Ama bu James Potter'dan kurtulması için yeterli olmadı.

James elini Lysandra'nın saçlarının arasında gezdirerek "Benim ihtiyacım yoksa senin var." dedi ve Lysandra'nın kafasına arkadan destek vererek yüzünü ona yaklaştırdı. Yağmur hızlandı, kalp atışları da. James de Lysandra da yağmurlu hava da birbirine karışan kalp ritimlerini duyabiliyorlardı. Lysandra'nın gözleri kapalıydı. Yine de James'i görüyordu sanki.

James önce Lysandra'nın dudağının kenarını öptü. Ardından dudağını Lysandra'nın dudağının üstüne kaydırdı. Saniyelik bir andı, ama çok uzun sürmüş gibiydi. Lysandra "Bol şans sevgilim." diyerek gülümsedi. "Bana her seslenişin ayrı güzel ya."

"Bakın, çok ciddiyim. Buradaki kimse sizin romantizminizi görmek zorunda değil. Gidip aşkınızı başka yerde yaşayın. Evde de sürekli bu görüntülere maruz kalmak istemiyoruz. Değil mi Sirius?" Sirius, Jenna'yı destekler nitelikte başını salladı. Yine de artık daha az kıskanıyordu.

"Buna inanamıyorum. O günü hiç unutmam. Lisa'yı James'le tanıştırdığımda bir olup beni şutlayacakları aklımın ucundan geçmezdi." Lysandra derin bir nefes vererek "Sirius yine iş başındasın. Abartmak bir iş olsaydı ev senin ödüllerinle dolu olurdu. Walburga da belki biraz mutlu olurdu." dedi ve James'e el sallayarak oradan ayrıldılar. "O mutlu olmasın diye abartmak bir iş değil zaten."

"Bu arada sen neden bizimle geliyorsun Lisa?" Jenna da bunu merak etmeye başladı. "Bizimle mi izleyeceksin? Bu harika!"

*

Maç bittikten sonra Lysandra'nın revirde işleri olduğu için geri döndü. Çapulcular ve Jenna da onunla beraber revire girdiler. Madam Pomfrey onların ancak sessiz olması şartıyla kalmasına izin verdi. Lysandra'nın işleri uzun sürmezdi nasıl olsa.

Lysandra önlüğünü çıkartıp ellerini yıkadığında saat gece yarısını geçiyordu. Jenna gözlerini ovuşturarak Lysandra'nın sözlerini tekrarladı. "İşim kısa sürer zaten ya." Sirius da derin bir iç çekti. "Lisa bize işlerini hemen bitireceğini söyledin. (Eliyle saati göstererek) Tam beş saattir seni bekliyoruz. Peter uyumuş bile. Şuna bak. Peter uyumuş Lisa!"

Peter'ın mırıltılarından rüya gördüğü anlaşılıyordu. Peter aniden uyanarak "Evet, ben Peter Pan. Seni buradan götürmek için geldim Tinker Bell." diyerek etrafına baktı. Bütün bakışlar onun üzerine döndüğünde "Size de iyi geceler." dedi ve uykusuna kaldığı yerden devam etti.

Lysandra "Üzgünüm, Madam Pomfrey'in beni çabuk bırakacağını düşünmüştüm." diyerek James'in yanına oturdu.

Reviri derin bir sessizlik kapladı. Herkes anın büyüsünü bozmamak için sessizlik yemini etmişti adeta. Bu sessizliğin uzun sürmesi tabii ki de beklenemezdi. "Vay, demek ki Sirius isteyince susabilirmiş." Jenna ayağa kalkarak şöminenin yanındaki ince dallardan birkaç parça aldı ve tekrar yerine oturdu.

Sirius Jenna'nın getirdiği dallardan birini aldı ve şömineye attı. Dalın yanarkenki cızırtı sesleri kulağı gıdıklayan türden bir sesti.

Jenna bütün cesaretini toplayarak konuşmaya başladı. "Bir daha böyle bir ortam yakalayabilir miyiz, bilmiyorum. Bu yüzden itiraf edeceğim. Sirius küçükken senden nefret ediyordum." Sirius ağzı açık bir şekilde Jenna'ya bakarak söylediklerini sindirmeye çalıştı. James'in gözleri heyecanla parladı. "Biliyordum! Ve sana söylediğimde Sirius Black'ten kim nefret eder ki? demiştin."

Sirius James'le olan iddiasını hatırlayınca derin bir nefes aldı. James'e "Eğer o benden nefret ediyorsa ben de bir hafta senin kölen olurum." demişti. Bu Sirius Black'in şan ve şöhretini, gururunu ve onurunu iki paralık etmek için yeterli bir sebepti. Sirius Jennaya döndü.

"Jenna'cığım, bebeğim. Madem yıllardır bunu içinde tutuyordun neden biraz daha tutmadın? Namusumu iki paralık ettin." Jenna yaptığından memnun bir şekilde sırıtarak gözlerini kırpıştırdı. Sirius James'in kışkırtıcı bakışları altında ezilirken kendinden başka birini daha ateşe atmaya karar verdi.

Lysandra Sirius'un bu pis bakışını nerede olsa tanırdı. Bu onun bir halt yiyeceğim bakışıydı. "Hayır, Sirius." Her şey için çok geçti. Sirius havlamaya başlamıştı bile. "James neden bana öyle bakıyorsun? Sanki Lisa senden daha önce ÖLÜMÜNE nefret etmemiş gibi. Sana o kadar lanet tehdidi atmamış gibi. Sahiden ya. Nasıl oldu? Kesin amortentia içirdin. Yoksa Lisa'yı ayakta uyutmak imkansızdır."

James tam anlamıyla gülmeyi bırakıp Sirius'a döndü. "Ella'yla ben farklıyız. Bu yüzden sana susmanı emrediyorum." Bu kısaca bir hafta nelerin yaşanacağının ön izlenimiydi. Lysandra Sirius'un kuduruşunu izlerken bir darbe de kendisi vurdu. Sonuna kadar hak ediyordu bunu Sirius. "Uyutmak demişken aklıma ne geldi bak. Senin şu her gece uyurken sarıldığın bez bebeğin ismi neydi? Safinaz mı Barnabas mı?" Derin bir sessizliğin ardından reviri yüksek sesli kahkahalar sardı.

Remus çok güldüğü için gözünden gelen yaşın ardından "Safinaz?" diye sordu. Daha yüksek bir kahkahanın ardından ne zamandan beridir uyanık olduğu bilinmeyen Peter "Asıl olay bence Barnabas." diyerek daha çok güldü. Sirius sinirden titreyen kafasını sabit tutmak için elleriyle tutturdu ve Lysandra'ya "Sen... Sen! Bayan Barnabas hakkında düzgün konuş!" diye bağırdı. Uzun süre geçmeden Sirius da kahkaha atmaya başlamıştı.

"Demek Bayan Barnabas?" Çapulcular geriye baktıklarında hasta yatağının perdesinin aralandığını gördüler. Camdan yansıyan ışık karanlık yüzü aydınlatıyordu. Barty Crouch Jr.'un yüzünü.

Sirius o anda anlamıştı bunun bütün Hogwarts'a yayılacağını.

"Lisa onun serumuna zehir koyabilir misin?"

Oy vermeyi unutmayın :)

Bölümle ilgili düşüncelerinizi buraya yazın bakiyimm

Jamespotter kategorisinde 1. olmuşuzzz

24.08.2022

Aykız • 𝐉𝐚𝐦𝐞𝐬 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz