38. BÖLÜM: "HİSSİZLİK"

186 22 1
                                    

38. BÖLÜM: HİSSİZLİK

"Kötü olan her duygunun en iyi tarafı yeniden başlama cesaretini gösterebilme arzusudur."

Gözlerim yalnız doğup yalnız başına yürüdüğü ölüme adımlamaya hazırlanan o kıza döndü. Hayatımda büyük bir boşluk vardı. Feride'nin ölümünden öncesini hatırlamıyordum. Annemi, babamı, elimi tuttukları anları, gözyaşlarımı sildikleri zamanları, beraber dinlediğimiz şarkıları... Hatırlamıyordum. Komplike olan her şeyin yaşamımdan yıllar götürdüğünü biliyordum. Ben Verda Denizer, hayatımın her saniyesinde acı çektim. Hayatımın her saniyesine tokat attım. Bugün nerede olduğumu bile bilmediğim bir uykunun üzerimdeki iğrenç hissini kavrayabiliyorum ve bu canımı çok yakıyor.

Ben Verda Denizer, hayatımı kendi avuçlarıma asla alamadım. Doğarken ölenlerden, ölmek için doğanlardan biri oldum.

Ense kökümden itibaren ağrıyan başımı oynatmaya yeltendim. Başarılı olamadım. Gözyaşlarım yüzümü ıslatıyordu. Parmak uçlarım kapalı göz kapaklarıma gittiği zaman aslında ağlamadığımı fark ettim. Yavaşça gözlerimi açmaya zorladım kendimi. Karanlık odaya alışmam uzun sürdü. Dışarıdaki rüzgar uğultusu kulaklarımı doldururken yavaş yavaş içerinin ne kadar sıcak olduğunu fark ediyordum. Gözlerim odaya alışırken dışarıdan gelen ışıklar odayı loş bir hale getirmişti.

Büyük bir yatak odasıydı. Açık kahve dolaplar ve lacivert yatak örtüsünü net bir şekilde görebiliyordum. Odanın içinde iki kapı vardı. Birinin giyinme odası olduğunu aralık kapıdan anlayabilmiştim. Muhtemelen öteki de banyoydu. Buranın kimin odası olduğu, saatin kaç olduğu ve burada ne işim olduğunu merak bile etmiyordum. Üzerimde kilolarca ağırlık var gibiydi. Yavaşça doğruldum. En son nerede olduğumu hatırlamıyordum. En son ne yaşadığımı hatırlamıyordum. Kendime gelmem birkaç dakikamı aldı. Kafamın içinde Serkan'ın sert cümleleri yankılandı.

Ellerimi bir titreme aldı. Tüylerim diken diken oldu. Hesabımdaki üç milyonu Cemile veremediğimi anımsadım. Burnum yanmaya başladı. Aklıma beni Miray'ın hayatıyla tehdit ettiği an geldiği zaman hala ne yapacağımı bilmiyordum. Ya göz göre göre Efkan'ın ölümüne izin verecektim ya da Miray'ı Efkan'a kurban edecektim. Her hareketimde kaybedecek tek bir kişi vardı.

Senden başkası değil o...

Hiç kafamda edepsizce geziyor ve zihnimin tozlu raflarına ardı ardına tekmeler indiriyordu. Beni kendime getirmeye çalıştığını anlıyordum ancak bu daha da fazla baş ağrısına sebep oluyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım. Adem'in evinin banyosunda kafamı duvara vura vura kaybettiğim bilincini tekrar kazanabildiğimi sanmıyordum. Ayaklarımı yataktan indirdim. Üzerimde hala kendi kıyafetlerim vardı. Omzumda ince bir sızı,sırtımda koca bir yük, ellerimde çaresiz bir boşluk... Büsbütün kimin odasında, kimin evinde olduğumu bilmiyordum.

Parke zemin ayağımın altında kaymadan birkaç saniye önce gözlerim giyinme odasında kalmıştı. Yavaşça ayağa kalktım. Attığım her adımı boşluğa atmış gibi hissederken ne için oraya gittiğimi bilmiyordum. Aralık olan kapıyı ittim. İçerisi net bir aydınlatmayla dolmuş ve tanıdığım o takım elbiseler her yeri doldurmuştu. Aylar önce okul koridorunda kulağıma Deniz'in sözleri çalındı. Yutkundum ve ilerledim. Takım elbiselerinin yığıldığı yere vardığımda elimi takımların arkasındaki duvara götürdüm.

Duvar yerine bir ahşapa dokunduğumda aradığım şeyi bulduğumu anlamıştım. Takımları iki yana ittim. Burnuma Fuat'ın odunsu parfümü çarptığında artık onun evinde olduğuma emindim. Birazdan aralayacağım kapının ardındaki şeylerden de emindim. Nihayet beyaz düz kapının kulpuna ulaşabilmiştim. Ancak kapının üzerindeki tuşları gördüğümde kilitli bir oda olduğunu anlamıştım. Parmaklarım tuşlara dokundu. Yavaşça yutkundum ve dört haneli sayıyı girdim.

LEYL (TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora