17.BÖLÜM: "İNTİHAR"

562 123 18
                                    

*Görsel; Efkan Uşmalı

17.BÖLÜM: "İNTİHAR"

"Şimdi bırakın da asi yıldızlar parıldasın alnımızda, çünkü biz bir acının daha yarasını iyileştirmeye gideceğiz."

***

MAÇTAN SONRA 23:18
-YAZARIN ANLATIMINDAN-

Efkan'ın kum torbasına vurmaktan kabuklarının soyulduğu ve yer yer kan renginin kendini belli ettiği yumrukları bugünün sancısını söküp atabilecekmişcesine tekrar iniverdi kum torbasına. Efkan tutamamıştı kendisini umut vermişti Verda'ya...

Genç kızın uzun zaman sonra huzurla baktığı kahveleri aklına gelince dayanamadı tekrar vurdu kum torbasına. Maçı kazanmışlardı. Fuat'ın yaptığı hileye rağmen ama eğer Verda gelip onu uyarmasaydı, bir daha futbol oynayamayabilirdi. Genç adamın alnı pişmanlıkla gerildi. Eğer Verda ona anlatmaya gelmeseydi omzu morarmayacak ve de acı çekmeyecekti. Efkan hiç bu kadar kendinden nefret ettiğini hatırlamıyordu.

Israrla çalan telefonuna doğru bir adım attığında siyah havlusuyla göğsündeki ve yüzündeki teri kuruluyordu. Komodinin üzerindeki telefona uzandığında gördüğü isimle midesinin bulandığını hissediyordu. Hafifçe yutkundu ve telefonu açtı. Kulağında yankılanan neşeli kız sesi ona kısa bir an, çok kısa bir an Verda'yı anımsatmıştı ve bu anımsatma kıza yaptığı ve yapacağı kötülüklerin birbir yüzüne çarpmasına vesile olmuştu.

"Efkan nasılsın?" Zerda mutlukla şakırdarken Efkan göz devirdi ama hemen ardından kendini toparladı ve hınzırca mırıldandı. "İydir sen?" Zerda zevkle kıkırdadığın bu Efkan'ın Zerda'dan daha da tiksinmesine sebep olmuştu. Her şey abisi içindi. Her şey intikamları içindi. İntikam gerekirse soğuk yenen bir yemek olacaktı.

"Bende iyiyim Efkan. Ya sana bir şey soracaktım bu akşam bir davet var. Babam yeni ortağıyla tanıştıracak bizi... Şey sende gelebilir misin diye soracaktım."

Efkan'ın dudaklarını soğuk bir gülümseme kavrarken hafifçe yutkundu ve Zerda'ya karşı olan zaferini ilan etti. "Bu gece seni görmeyi kaçırır mıyım sence?" Bu sözleri söylerken aklındaki tek isim Verda Denizer'di.

Benim tek gerçeğim, ilk kalp ağrım, son hecem, imtihanım, umudum, hayatım ve de en büyük sızım. Yemin ederim ki onu tüm benliğimle seviyorum, yemin ederim ki onuncu da yine yanılacağımı bilsem ve o gel dese yine giderim. Hem de bir saniye bile düşünmeden. Bana salak diyebilirsiniz, çocuk seni sevmiyor intikam al, diyebilirsiniz ama yapamıyorum. Onu deli gibi severken kendimi ondan koparamıyorum.

Ruhumu ondan ayıramıyorum, iki dakika kızsam ona, bir gülüşüyle hemen cehennemimi cenette çeviriyorum ben. O kadar seviyorum ki öl dese yemin ederim ki saniyelerimi bile almaz. Ben hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi, ben hiç bu kadar yok hissetmemiştim kendimi, ben hiç bu kadar ölü hissetmemiştim kendimi.

Arafa mı düştüm vicdansızın oğlu nedir bu zulüm? Nedir senden çektiğim, nedir sana olan bu ahmak sevgim. Ölüyorum ben, ölüyorum. Allah belamı versin ki ölüyorum ben. Biraz gülsen aslında yaşayacağım ama onu da sen yapmıyorsun...

Efkan yoktu. Beni orada öylece bırakmış ve gitmişti. Maç esnasında ona karşı hareketelenmeler olmuştu ama arkadaşları izin vermemişti. Maçtan sonra ise gitmişti. Nereye gitmişti, bilmiyordum ama gittikten sonra sol yanımdan sağ çıkamamıştım.

Şimdi ise evimizin çatı katında annemin saçlarını okşuyordum. Annem ise benim gibi uzaklara dalmıştı. Boğazım sızlarken mırıldandım. "Bir insanı çok severken hatta kafayı yiyecek kadar severken onun seni sevmemesine katlanabilir misin?"

LEYL (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now