9.BÖLÜM: "İLLEGAL"

680 147 12
                                    

9.BÖLÜM: "İLLEGAL"

"Karanlıkta oturuyorum, ışıkları açmıyorum.
Yıllardır kendini bulutlara saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya mal olacağım."

***

Başımın ağrılarında süzülen kelebekleri gözlemliyorum ya da hayır bunlar kelebek değil siyah siyah yarasalar... Bilemiyorum. Başım ağrıyor ama bunun psikolojik olduğundan eminim. Hatta kesinlikle psikolojik çünkü insanın kalbi ağrırken başının ağrısını hissetmez. Öyle değil miydi?

Adım adım özgürlüğe uçan yarasalar süzülüyor şimdi zihnimin ücra köşelerinde. Az kaldı hissediyorum, o özgürlük kapısından bende geçeceğim. Fakat önce ölmem lazım ya da bileklerimi kesmem.

Sen bileklerini kesemezsin ki.

Hiçin söylenmesiyle kaşlarımı çattım ve mırıldandım. "Nedenmiş o?"

Sende Allah korkusu var çünkü.

Sustum. Konuşmadım ve hafifçe iç çektim. Haklıydı ama eğer bir gün böyle bir isyanın pençesine düşersem umarım arafta kalmam. Fakat şu an arafın hava deliklerinden cehenneme bakan kayıp ruhlar gibi görünüyordum.

Kapının çalmasıyla doğrulmadan seslendim. "Git. Her kimsen arkanı dön ve bu ölüye saygı duy." Tamam biraz ergenlik var bende. Onu da kabul ediyorum. Anasını satayım on yedi yaşındayım. Kapı hafifçe aralandı ve içeriyi yardımcılarımızdan biri girdi. "Verda Hanım, sipariş ettiğiniz testler geldi."

"Bırak bir köşeye, sonra bakarım."

"Bir de Verda Hanım sabahtan beri ev telefonu susmadı arkadaşlarınız size ulaşamıyormuş. Ne kadar konuşmak istemediğinizi söylediysem de çok konuşan bir kız ısrar etti. Ne söyleyeyim?"

Hiç sormayın dünya kadar arkadaşım vardı zaten. Neyse ki hepimiz bu çok konuşan kızın fizyolojisi benim tam tersim olan hayattaki tek arkadaşım Miray olduğunu biliyoruz. Hepimiz bu konuda hemfikiriz. Miray'ı unutmuştum, aslında kendimi bile unutmuşken onu hatırlamam saçmalık olurdu. Başımın arkasına bir odun yemişim gibi hissediyordum. Derin bir nefes aldım.

"Dışarı çıkabilir misiniz, gerçekten kimseyle görüşmek istemiyorum."

Ayak sesleri karşılık vermeden gidince içerideki zifiri karanlığa tekrar gömüldüm ve gözlerimi kapattım ama olmuyordu üç gündür sadece beş saat uyumuştum. Gercek anlamda uykumun gelmesi lazımdı fakat gerçekten olmuyordu, uyuyamıyordum. Gözümü her kapatışımda aklıma onun kelimeleri ve yağmurdan sonraki toprak kokusu geliyordu.

"Bende özür dilerim ama seni, seni sevmiyorum."

Seni sevmiyorum.

Seni sevmiyorum.

Seni sevmiyorum.

Kafamda günlerce dönen bu cümleyi unutmak için her şeyi yapabilirdim. Bir cümle bir insanı nasıl bu kadar yaralayabilirdi. Aptalın tekiydim. Ne bekliyordum ki, beni sevebileceğini mi? Gerçekten büsbütün aptaldım. Şakaklarıma bir kurşun yesem gıkım çıkmazdı. Tüm bu aptallık kalbime yaptığım bencilliğin gösterisiydi. Bencildim, onun sevgisini istiyordum ve kız arkadaşı olmasına rağmen bunu istiyordum. Eğer bu hikayeyi anlatan ben olmasaydım kötü karakter olan ben olurdum gözünüzde. Bazen düşünmüyor değilim. Kötü karakterler gerçektende kötü olanlar mıdır?

Saat bire yaklaştığında göz kapaklarım artık ağırlaşmaya başlamıştı. Tam uykuya dalacaktım ki pencerenin tıklatılmasıyla irkilerek yerimden doğruldum. Gözlerim hafifçe pencereye kaydı. Siyah bir karartı gördüm. Daha da çatıldığı zaman içimde bir korku alevlenmişti. Üzerimdeki örtüyü attım ve temkinli adımlarla parkenin üzerinde ilerleyip perdeyi araladım. Korku kalbimi yerinden çıkartacak olsa bile ona meydan okudum ve balkona açılan pencereyi hafifçe açtım, o sırada balkondaki karartıyı tekrar fark ettim.

LEYL (TAMAMLANDI)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant