24.BÖLÜM: "SİMA"

485 102 43
                                    


*Görsel; Mahir Adanlı

24.BÖLÜM: "SİMA"

"Yıldızları sayabilmişliğim kadar benim senin simanı görmemişliğim var."

***

Bir kadın vardı. Nefesiyle huzuru sağlayan bir kadın vardı. Belki dimağı çok sağlam değildi ancak yüreği öylesine sağlamdı ki tüm kötü günleri size unutturabilecekti. Unutturdu. Ancak o kötü günlere bir yenisini daha ekledi.

Annem vardı benim. Saçları hüzün kokan bir annem vardı benim. Öleli tam kırk dokuz gün olan bir annem vardı benim. Kırkı için mevlüt vermek yerine beni suça sürükleyen bir de babam vardı. Anneme bir mevlüt okutmak dahi gelmemişti aklına.

Hayat ne garipti?

Bugün yolda görsem selam vermekten iğreneceğim bir genç kızın eskileriyle ilgilendiğim hakkında bir söylenti yayılmıştı. Acı olan o kızdan nefret edişimdi, acı olan o kızın eski sevgilisini daha da uzunca bir süredir sevişimdi, acı olan sırf o çocuğa olan sadakatim yüzünden başka erkeklere dokunmaktan kaçınışımdı.

Acı olan bu güne kadar annemin mezarına gidecek cesaretimin olmayışıydı.

Acılar sızım sızım kanatırken hiçlikte yuvarlanan kalbimi, bir dua bile çıkmamıştı dudaklarımdan. Bir sevgi sözcüğü bile aralamamıştı yüzümdeki iki parça eti. O iki et parçası aralandı, gökyüzü ağlamaya başlamadan birkaç dakika önce.

Ruhum Yaradanınsa sen al etimi, etine şifa et.

Sessiz okul bahçesinde dudaklarımdan çıkan bu fısıltı anneme olan sevgimdi. En sevdiği şiirin bir kaç satırıydı. Annem hayatımda gördüğüm en güçlü ruha sahipti.

Erkeğin bedeni güçlü,
Kadının ruhu,
İlah güç verdi erkeğine,
Kadınını korusun diye...

O nefret ettiğim düşünce sistemlerindeki erkek zorbalığı buraya kadar olmalıydı. Bir erkeğin bir kadından bedenen güçlü olmasının tek sebebi buydu. Kadınına değer vermek, onu bedenen bazı kötü hususlardan korumak. Bir erkek bir kadına zarar veremezdi. Bu hiç bir lügatta yazmıyordu.

Miray koluma dokunduğunda elimdeki telefonu yere atmak üzereydim. Avuçlarım kasıldı. Terlerken daha fazla nefes almak istemiyordum. Nefesimi tuttum birkaç saniye. Sonra telefonu Miray'a verdim.

Kahkaha attım. Öyle derinden ve sarsıcı bir kahkahaydı ki çevremdekiler bana delirmişim gibi baktılar. Herkes bunun sebebini merak ederken ben daha da fazla kahkaha attım. Sinirden gülüyordum. Elim gülmekten ağrıyan karnıma gitti.

Boğazım düğümlendi ancak bu sefer ağlamadım. Ben ağlamayalı uzun süre olmuştu ya da sadece birkac gün. Zaman algımı kaybettim. Çevremdeki herkes merakla beni süzerken yüzlerine tükürmek istiyorum. Gülüşlerime bir son verirken ağrıyan karnıma götürdüm elimi. Sonra daha fazla dayanamadım ve bağırdım okulun ortasında herkes bana bakarken.

"İnsanlar hakkında gereksiz suçlamalarınız ve saçma ithamlarınızla eğlendiniz mi? Mutlu musunuz? İyi eğlence çıktı mı size?"

Herkes susarken pür dikkat beni dinliyorlardı. Aralardan bir kız çıktı. Kısa boyluydu. Saçları sarıydı. Mermer gibi bir teni vardı. Yüzündeki makyaj ne kadar simasını örtmüş olsa bile bu kızı geçen seneden hatırlıyordum. Midem kasıldı. Kız bana bakarak bağırdı.

"Ne iftirası, ben seni hep Efkanla görüyordum zaten, Semihle de bugün basketbol oynuyordunuz!"

Ağzım açık bir şekilde kıza ve ukala hallerine bakarken onu öldürmek istiyordum. Kendime ve öfkeme engel olamadım. "Sen geçen sene çıplak fotoğrafları siktiğimin erkek guruplarında fink atan o kız değil misin? " Kızın yüzü sarardı sonra da kızardı. Gözlerini kırpıştırdı. Hızımı alamadım. "O fotoğrafların okul gurubuna düştüğünde bile ağzımı açıp tek kelime etmedim. Tüm okul hakkında ileri geri konuşurken senin özel hayatın diye ağzımı açıp tek kelime bile etmedim."

LEYL (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now