8.BÖLÜM: "İHTİLAL"

719 152 32
                                    

8.BÖLÜM: "İHTİLAL"

"İhtilal ve intihar arasındaki o çizgiye hiç denk geldiniz mi? Ben geldim ve geldiğim gün bittim."

***

Sessiz bir soluk almak göğüs kafesinize acıdığınızdandır. Sesli bir soluk almak ise acılarınızı göğüs kafesinize acımadan haykırmaktır. Bu bir ihtilaldi. Büyük bir ihtilalin içerisindeydim ve kendi intiharımı gerçekleştirmek üzereydim.

Avuçlarım terlerken Miray dün geceki notu okumuş ve ayaklarını okul bahçesindeki çimlerin üzerine uzatmış düşünüyordu. Yanında sere serpe oturmuş sırtımı ağacın gövdesine yaslamıştım. Güneşi engelleyen yapraklarında gözlerimi dolaştırıp bir süre ve bugün bininci kez ne yapacağımı düşündüm.
Efkan'a her şeyi itiraf etmeli miydim, bilmiyordum. Benimle aynı düşünceler kafasından geçiyor olacak ki Miray da seslice ofladı ve bana döndü.

"Verda bak açık konuşacağım, sana vereceğim bir teselli ya da her neyse işte, ondan yok. Bu çocuğa yıllarını verdin sen, en iyi ben biliyorum." Gözleri yüzümde huzursuzca gezindi. Dudaklarını ısırdı ve devam etti. "Onun bir yerine bir şey olsa herkesten önce sen koştun. O sırf Sahra'yla mutlu diye senin de mutlu olduğun günleri hatırlıyorum. Salaksın orası ayrı... Şimdi eğer susarsan en büyük yıkıma bir başkası tarafından uğrayacaksınız. Git Efkan'a her şeyi anlat. Başka bir heriften duyacağına yıllardır içine atan senden duysun. O göt herife de sonra ne halta böyle bir şey istediğini soracağız."

Kafamı olumsuzca salladım. Bakışlarım yüzünde dolandı. Kafamı oflayarak gökyüzüne çevirdim ve bacaklarımı kendime doğru çektim. "Bilemiyorum, Miray gerçekten bilemiyorum." Yüzümü astıktan sonra aniden döndüm ona. "Belki de beni kandırıyordur. Efkan'a yazdığım şeyleri falan ona vermez."

Bu sanırım çaresizliğimin dibiydi. Tabii ki de Fuat'ın böyle bir şaka yapmayacağını biliyordum. Benimki sadece bir umuttu. İçimde hiç bitmeyen bir umut. Sıkıntıyla kafamı geriye atıp çimlere uzandım. Tepemdeki güneş gözlerime giriyordu. Bir süre sonra güneş hafiften yok olmaya bir bulutun ardına sığınmaya başladı. Oysa ne garipti, dünyadan büyük olan Güneş bir bulut parçasının ardında yok olup gidiyordu. Bulut demek gözyaşı demekti. Gözyaşları ise güneşi bile yokedecek nitelikteydi.

Kafan yine absürt şeylerle dolmaya başladı.

Miray ruhsuzca güldü, sonra doğruldu ve ellerimi tuttu. "Yapar Verda yapar. Evine, odana kadar giren bir herif her şeyi yapar ve belli ki seni izliyormuş. Zaaflarını biliyor, Efkan'ın en derin zaafın olduğundan haberdar ve..." Sonra sustu yutkundu ve kelimeler kesinlikle boğazına tıkandı. Diyecek bir şey bulamadı. Sonra da sinirle konuştu. "Var mı ötesi?"

"Yok."

Seslice ofladım ve avuçlarımı yüzüme yasladım. "Allah'ım lütfen bunlar bir kabus olsun. Lütfen." Fakat değildi. Bunlar bir kabus değildi. Hayatı kabusa dönmüş bir insanın olanları bir rüya olarak görmeye çalışması sadece bir çaresizilikti. Bugün içimde kopan fırtınaları gökyüzüne yansıtma vaktiydi.

"Birkaç saatim kaldı. Sonra her şeyi Efkan'a anlatmalıyım. Ne halt yiyeceğim ben?" Miray omzumu yavaşça sıktı. "Sana güveniyorum Verda, herkesten daha fazla arkandayım bunu asla unutma olur mu?"

"Unutmam Miray, unutmam."

     *YAZAR'IN ANLATIMINDAN*
                 4 SAAT SONRA

Gecenin ayazı gökyüzüne vurup yağmuru kirli sokakların soğuk kaldırımlarına indirirken genç adam sessiz adımlarla evine doğru yürüyordu. Bir an önce eve varıp spor çantasını almalıydı.

LEYL (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now