10.BÖLÜM: "KAVGA"

651 146 33
                                    

10.BÖLÜM: "KAVGA"

Zamanın akmam dediği bir vakit;
-Efendim nasılsınız?
-Bu bir sır.

***

Bazı mutluluklar yalanlar üzerine kuruludur. Benim mutluluklarım yoktu ama umut edebileceğim mutluluk dolu hayallerim vardı. O hayallerin asfaltını tam dökecektim ki yalanlar ortak oldu ve benim hayali mutluluklarım şimdiden yalanlar üzerine kuruluydu.

Hangi sokaktan geçtik az önce dönüp bakmamıştım. Hangi acının üzerini karaladım az önce görmemiştim. Hiç eline bir kalem aldı ve dürüstlüğümün üzerine bir çizik attı, o çiziğe bir şişe dolusu kezzap döktü ve kezzabın eritemediği yerleri paspasın altına süpürdü.

Paspas.

Anahtar kelime buydu.

Taksi evin arkasında durduğunda parayı ödeyip korkak ve  yavaş adımlarla aşağıya indim. Efkan gecenin bu vakti dışarıda ne yaptığımı sormasın diye arka kapıda inmiştim.

Hayatın daha ne kadar bok olabilirdi bilmiyorum ama sonunda oldu, hayatın sahiden bok oldu.

Ölü gibiydim. Adımlarımı atıyordum işte, sadece atıyordum. Efkan telefonumu tekrar çaldırdığında artık hiçbir şeyin sevindirmediğini ve meraklandırmadığını fark etmiştim. Ön bahçeye girdiğimde ağlamak istediğimi ama ağlayamadığımı hissediyordum. Sessizliğim ise beni korkutuyordu. Kendi sessizliğimden korkacak kadar alçalmıştım. Kendimi alçak gibi hissetmem sahiden normal miydi?

Bahçe kapısını açıp Efkan'ın arabasını gördüğümde vücut fonksiyonlarım tekrar hayat bulmuştu. Kalbim hızla atmaya avuçlarım terlemeye, ağlama isteğim nüksetmeye başlamıştı. Hiç ellerini sevinçle birbirine vurdu.

Korktuğum başıma gelmedi. Bizim ki hala yaşıyormuş. En azından canlı cenaze. O da yeter. Yani, umarım...

Karanlık sokakta parlayan tek ışık  onun arabasının farlarıydı. Artık Efkan ve Verda arkadaşlığımız bittiğine göre ne yapacağımı düşünüyordum. Üç gündür onu ne görmüş ne de işitmiştim. En acısı da yüzüne nasıl bakabileceğimdi. Arabanın farları yanıp söndüğünde bana işaret verdiğini fark ettim. En azından algılarım hâlâ çalışıyordu. Bu bile bana kendimi iyi hissettirmişti.

Peki ya kokusu, bakışları, kirpikleri... Bunlar bana beni tekrar kazandırabilecek miydi? Arabasının yanına gidip kapısına dokunduğumda kalbimin sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Bu ses beni sağır edecekti.

Kapıyı açtım.

Koltuğa oturdum.

Kokusunu içime çektim.

Ve cama döndüm.

Niçin bu kadar korkuyordum. Bir suçlunun kızı olduğum için mi, abisi babamın peşinde olduğu için mi, yoksa ona olan duygularımı bildiği için mi? Arabanın motoru gürledi ve karanlık yolda ilerlemeye başladık. Kafamı o tarafa dönmüyordum ama cama yansıyan suratını görebiliyordum. Ondan çok daha yakışıklılarını görmüştüm ama onun kadar güzelini görmemiştim. Bir erkek bu kadar güzel olmamalıydı. Ve hiçbir güzellik bu denli acıtmamalıydı.

"Seninle konuşmamız gereken şeyler var." Sesi kulaklarımdan tüm vücuduma yayıldığında titreme nöbetine girmiş gibi titredim. Önce kalbim sonra tüm ruhum işlevini kaybetti.

"Ne konuşacakmışız?" dediğimde ona döndüm. Korkuyla yüzüne baktım. Ona hızla döndüğüm için o da bana hızla döndü.

Gözleri gözlerimi esir aldı ve kendimi kaybedip alt dudağımın korkuyla titremesine neden oldum. Gözleri yüzümü incelediğinde daha da korkmaya başlamıştım. Hemen gözlerini bana çevirdi ve dudakları tehlikeli bir şekilde dümdüzdü.

LEYL (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now