7.BÖLÜM: "NİNNİ"

667 147 10
                                    

7.BÖLÜM: "NİNNİ"

"Sessiz bir ninni gibiydi geçmiş.
Şeytan mırıldandı,
Leyl uyandı,
Avuçlarım rüzgarın hançerine sarıldı..."

***

Boğazınızda bir yumru, boğazınızda hiç bitmeyecek bir yumru. Avuçlarınızda tutacağınız sıcak eller yerine o kuru soğuk. Kaderin yeniden gülmesini beklerken, gölgenizin bile birbirine değmesinin imkansız olduğunu bildiğiniz biriyle mutlu son mu bekliyordunuz?

Gök gürültüsünün göğüs kafesinize basınç uygulamasına alışmışken. Kırık kalpleriniz ayak tabanlarınıza batmasına aldırmadan hayallere, kimsesizliğe, umutsuzluğa meydan okumayacak kadar halsizken siz gerçekten mutlu son mu bekliyordunuz?

Kibritçi kızın bile hayellerinin elindeki kibrit sayısı kadar olduğu bir sözde masalın acısıyla başbaşayken, sonunda ölümün olduğu bir hayatta, hangi masalın mutlu sonuyla kandırıyordunuz kendinizi?

Bakışlarımı önümdeki su bardağına diktiğimde birkaç dakika sonra bileğimdeki saate baktım. Yıllar sonra ailecek bir akşam yemeği yiyecektik ve biz babamı bekliyorduk. Ablam tam karşımda annem ise tam yanımda oturuyordu. Annem hafifçe kulağıma eğildikten sonra "Bu güzel kız kim?" diye ablamı sordu.

Gözlerimi ablama diktim ve hafifçe kıstım. Burnumu çektiğimde boş bakışlarımı ablama gönderiyordum. Ablam annemin sesini duymuş olacakki bize baktı. Hafifçe alaylı bir şekilde gülümsedim. "O Zerda anne, büyük kızın. Hani üç sene önce bize dayanamayıp Amerika'ya giden kızın."
Annem bana tekrar baktı, sonra tekrar ablama döndü. Kulağıma tekrar yaklaştı. "Benim bu kadar güzel kızım mı varmış?" Ablam anneme gülümsedi.

"Beni özlemedin mi anne?" Ablamın sözleriyle gözlerimi devirdim. Elime su bardağını alıp içerken mırıldandım. "Çok özleyeceğini düşünseydin, gitmezdin. Hayallerin hayatlarımızdan daha mı önemliydi?"

"Ne diyorsun Verda? Açık açık konuş." Ablam bana karşı yükselirken sahte bir şekilde gülümsedim. Konuştuğu her an daha da öfkeleniyordum ve elimden bir kaza çıkacaktı. "Salak mısın Zerda? Daha ne kadar açık konuşayım. Defol git burdan diyorum."

"Verda çok oluyorsun ama."

"Sen niye geldin ya, biz ne güzel yaşayıp gidiyorduk." diye hiddetlendiğim de annem koluma dokunup "Sakin ol kızım." dediğinde sinirle kafamı salladım. Onun için kendimi sıktım. Annemi üzmek son isteyeceğim şeydi. Her an birçok şeyi unutup bu masayı terk edebilirdi. Onda dağa fazla hasar oluşturmak istemiyordum. Beni sevmesi için her şeyi yapmıştım ve şimdi bu sevgisinin sonu olmasını istemiyordum.

"Görüyorum da annemle aranızdan su sızmıyor." Ablamın kinaye dolu sesiyle daha fazla dayanamadım ve elimle masaya vurdum. Bardaklar ve çatal bıçakların sesi kulaklarımı doldurdu. Sinirle soluyordum. Kaşlarım hızla çatıldığında oda aynı öfkeyle bakıyordu yüzüme. Kafamı ona doğru uzattım dişlerimi sıktım. Mavi gözlerine baktım. Saçları sarıya çalıyordu, boyu uzun kaşları biçimli ve hokka burunluydu. Sanırım saç rengini açtırmıştı. Bu renk beyaz tenine daha da çok yakışmıştı. Gözlerine daha da sert baktım.

"Ne yapacaktı? Seni mi bekleyecekti? Gittiğin gün ne kadar ağladı senin haberin var mı? Öyle bencilsin ki midemi bulandırıyorsun." Derin bir kin kusmuştum ve ablam donup kalmıştı. Tam sinirlenip masadan kalkacaktım ki içimdeki tüm öfkeyi harlayan babamın sesini duydum.

"Otur Verda."

Sesini duyduğum andan itibaren tüylerim diken diken oldu. Göğüs kafesime bir ağırlık çöktü. İçim huzursuzlukla dolarken kendimi boğazındaki yumruyla büyüyen bir çocuk gibi hissettim. Ya da hiç büyüyemeyen bir yetişkin gibi. Ortası yoktu. Hiçbir zaman da olmamıştı.

LEYL (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now