32.BÖLÜM: "ÇARESİZLİK"

336 96 28
                                    

32.BÖLÜM: "ÇARESİZLİK"

"Bir biz kalmıştık, kahrolası duyguları yüzünden çaresizliği kabul eden..."

***

Kararan bir gökyüzüne şahit oldunuz mu hiç? Altındaki tüm insanlar ölüdür, merhametsizdir, duyguları yoktur, hayalleri yoktur, siyah mürekkep kokarlar. Kokusunu içine çektiğiniz an burnunuzdan başlayarak tüm vücudunuz siyaha bulanır. İşte bunlar, kararan bir gökyüzünde işte bunlar vardır. Ben şahit oldum. Bir sürü kararan gökyüzü gördüm. Bir sürü o gökyüzünün yansıdığı dünyada yaşamak zorunda kalan insan gördüm. Kurtarmak istedim ama yapamadım. Çünkü ben beyaz bir mürekkep değildim. Hiç olmadım, olamadım...

Bakışlarımı uzattığı ellerinden çekemedim bir süre, hatta uzunca bir süre. Bakışlarım felç olmuştu. Boşluğa bakar gibi önümdeki iki elden çekemiyordum gözlerimi. Sonra bir hareketlilik oldu. Okul zili çaldı. Yemekhaneden çıkmaya başladı herkes, okula girebilmek için. Efkan elini çekti. Onu karşıma alıp bağırıp çağırmak istedim. Yüzüne haykırmak istedim. Ne işler çeviriyorlardı artık görmezden gelmeye tahammül edemiyordum. Ya hep beraber bu olayı aydınlığa kavuşturacaktık, ya da birimiz kendini feda edip o aydınlığı getirecekti. İçimden bir ses bu kişinin ben olduğumu söylüyordu.

Adem Efkan'dan bana döndü. Gözlerime baktığında göğüs kafesime hiç tatmadığım kadar büyük bir kesik atıldı sanki. Adem'in yeşil gözleri hissizce gezindi yüzümde. Efkan fark etti bunu ve önüme geçti. Adem'in bakışlarıyla bedenim arasına hissizce ve yavaşça bir adım atmıştı. Ses tonunu duydum. Fısıldadı. "Git..." Neden bu kadar sakindi bu ses tonu? Neden hiç bir öfke kırıntısı yoktu? Yoksa... Yutkunamadım ama yine de aklımdan geçirdim bu düşünceyi. Yoksa Efkan boyun mu eğmişti? Vaz mı geçmişti? Çaresizlik tam da bu muydu?

Alt dudağım titremeye başladığında gözlerimi gökyüzüne çevirdim. O pes edemezdi. O pes edecek biri değildi ama ya ettiyse? Ya o kendini feda ettiyse? Gökyüzü bulutların ardında hissizce dururken aynı hissizlik önümdeki bedende de vardı. İlk kez bu kadar boynu bükük, yorgun ve çaresiz gelmişti. O çaresiz olabilir miydi?

Oda bir insan... Senin gibi, ötekiler gibi. Onun da bir kalbi, o kalpte yanan duyguları var. Aldatılmış bir adam o. Belki de aranızdaki en çaresizi...

Hiçin yorgun gelen sesinin hemen ardından hissiz bir kahkaha patlattı. Beynimde bir zelzele kendini buldu. Titrediğimde Adem birkaç adım geri gidip kadrajıma girdi. Bana bakmıyordu doğruca Efkan'a bakıyordu. Kafasını yukarı aşağı salladığında bir psikopat olduğuna yemin edebilirdim. Gözünün altındaki derin çizik ona bu görüntüyü daha da katmıştı. "Gece yine geleceğim."

Efkan'ın yüzünü göremiyordum ancak bir tepki bekledim. Bağırmasını, çağırmasını, küfür etmesini... Deli gibi haykırmasını istedim ama o inançsızca kafasını salladı. Olumlu bir şekilde salladı. Yumruk sallamadı ama ben o an yumruk atmasını bile istedim. Yapmadı. Herkes susmuş onun yüzüne bakıyordu. Adem o soğuk gülüşüyle döndü arkasını ve ilerledi. Uzaklaştıkça daha da sessiz oldu her yer.

Efkan bana dönmedi. Kimseye dönmedi. Uzaklaşmak istediğini hissettim. Gitmek istiyordu. Dudaklarım aralandı ve o iki et parçasından çıkan tek kelimeyi bekliyordu sanki. "Efkan..." Adım attı ve ilerlemeye başladı. Uzaklaştı. Gitti. Freni patlamış kamyon gibi gitti. O yolu cehennem etti. Yandık, hepimiz onun ardından yandık. Birimiz hepsinden daha çok yandı. O kişiyi tahmin etmek zor olmasa gerek.

***

Derin bir nefes aldığımda milyonuncu kez kafamı önümdeki dosyalardan kaldırıp çalışanların sürekli gidip geldiģi koridora çevirdim. Gözlerim Fuat'ı arıyordu. Ona soracak binlerce sorum, her zaman ki gibi almak istediğim cevaplarım vardı. O cevapları almak zorundaydım.

LEYL (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now